İspanya'da, Atapuerca alanında bulunan kalıntıların 1,2 milyon ile 700 bin yıl önce yaşamış ve soyu tükenmiş olan Homo ancessor'a ait olduğu düşünülüyor. Homo ergaster ile Homo heidelbergensis arasında bir tür. (Bu yazıyı okuyunca beni homofobik olmakla suçlayacak en az bir sazan çıkacağına kalıbımı basarım!)
Atapuerca adamı'nın ayrı bir tür olmadığını iddia edenler de var tabii ki.
Kazı alanında ortaya çıkarılan bir iskelet, yüz binlerce yıl önce yaşamış olan bu uzak kuzenlerimizin 'yaşlılara nasıl muamele ettiği' hakkında bir fikir veriyor.
45 yaşında yani o dönem için çok ileri bir yaşta öldüğü anlaşılan erkeğin, çok ciddi dejeneratif hastalıkları varmış. İskeletinden, uzun boylu ve kilolu olduğu, iki büklüm (belki de bir sopaya dayanarak) yürüdüğü, hatta ayakta zor durduğu anlaşılıyor. Peki bu hasta ve sakat ihtiyar, açlıktan ölmemek için, bu haliyle nasıl avlanıyor, hatta nasıl meyve toplayabiliyordu?
National Academy of Sciences'ta yayımlanan bir rapor, işin sırrını açıklıyor:
‘Bu kadar ağır bir sakatlıkla bu yaşa kadar sağ kalabilmiş olması, üyesi olduğu göçebe ailenin bu ihtiyara özel bir ihtimam gösterdiğinin işareti.’
Yani zamanımızdan 500 belki de 600 bin yıl önce yaşayan bu insanlar, bir tür 'ortaklaşa destek ve yardımla emeklilik' sistemi geliştirmişler.
Collège de France'tan paleoantropolog Pascal Picq ‘Yaşlı adamı özenle beslemeleri ve hayatta tutmaları için bir sebepleri olmalı; bu, mesela klanı birlikte tutan hikaye ve efsaneleri yahut hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları bilgi ve tecrübeyi yeni nesillere aktarma ihtiyacı olabilir’ diyor.
Ve ilk çağlardan buna benzer başka 'yaşlı ve sakatlarla dayanışma' örnekleri sayıyor.
‘Kuzey Irak'ta kırklı (yani yine çok ileri) yaşlarda ölmüş iki insanın iskeletini bulduk. İkisi de ileri derecede sakattı, küçücük kolları vardı. Yani yardımsız sağ kalmaları mümkün değildi.’
Yani ilk insanlar, yüz binlerce yıl önce, hastalarına, sakatlarına, yaşlılarına sahip çıkıyorlarmış.
Paleoantropolog ‘Şempanzeler de nesiller arasında fark gözetmezler’ diyor. ‘Filler, hayatta kalmak için eskilere ihtiyaçları olduğunun bilincindedirler ve ona göre davranırlar.’
*
500-600.000 yıl sonra, bugün, 2010 yılında, emeklilik hakkı çoktan doğmuş ama yaşamak için çalışmak zorunda olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak...
Homo ancestor'a mı gıpta etsem yoksa fillere ve maymunlara mı, karar veremiyorum.
40 yıl kesintisiz çalışmış, sigorta primi ve (çoğu doktordan, tüccardan, fabrikatörden, kuyumcudan yahut müteahhitten fazla) vergi ödemiş bir çalışanını emekli ettikten sonra, maaşının 5'te biriyle hatta 10'da biriyle yaşamaya, daha doğrusu sürünmeye mahkûm eden başka bir insanımsı yahut hayvanımsı türü var mıdır?
Not: Sadece düzeni ve devleti suçlamayalım bu arada. Emeklilik yaşı 60'tan 62'ye çıkarıldı diye Fransa'yı birbirine katan 15-16 yaşındaki - yani bırakın emekliliği, çalışma yaşına bile gelmemiş - lise öğrencilerini gıptaylı izliyorum. Bir de bizim gençliğimizin, çalışanlarımızın, emeklilerimizin, sendikalarımızın sessizliğine bakıyorum... Deyimler ve atasözleri asla boşuna değildir, o milletin kafa yapısını ve karakterini yansıtır. Nasıldı o atasözü? Sen eşek olursan, semer vuran çok olur...
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 14.11.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder