İngiliz astrofizikçi ve evrenbilimci Stephen Hawking... Pardon pardon, bir dakika... Sayın savcım, ‘evrenbilimci’ dediğimiz, Kenan Evren uzmanı değil, kozmoloji uzmanıdır.
Şimdi bir aklıevvel çıkar, ‘Hawking 12 Eylül darbecileriyle yargılansın’ diye suç duyurusunda filan bulunur,onu bunu ihbar eden ruh hastası çoktur bizde, size de, Hawking’e iş çıkarmayalım durup dururken, diye söylüyorum.
Arz ederim!
Kozmoloji uzmanı da kozmetik uzmanı değildir ama o da ayrı bir konu.
Küba devriminin propagandasını yapıyor diye kübizm temalı kitaplara el koyulan bir memlekette yaşıyoruz.
Kendi sözümü kabaca kesmeden evvel, İngiliz astrofizikçi ve evrenbilimci Stephen Hawking, 8 Ocak’ta 70 yaşını kutladı, demeye çalışıyordum.
Ne ehemmiyeti var, demeyin, Hawking, ALS hastaları için muhteşem bir umut kaynağı olmalı.
Çünkü ‘çaresiz’ diye kabul edilen Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalarına 4-5 yıl ömür biçiliyormuş genelde.
10 sene yaşayanların oranı yüzde 10’u geçmiyormuş.
(Bu tür haber ve yazılar çok sakıncalıdır aslında. Yıllardır ‘Kanserden ‘amansız hastalık’ diye bahsetmeyin; hem yalan, çoğu kanser vakası bal gibi tedavi ediliyor, ayrıca hasta ve hasta yakınlarının moralini bozmayın’ diye duyarsız meslektaşlarımla kavga eder dururum. Ama mutlu son’la bitireceğim, merak etmeyin.)
Biliyorum, sinirlerinin yüzde 80’i öldüğü için yıllardır tekerlekli sandalyeye mahkûm.
Biliyorum 1985’te sesini de tamamen kaybettiği için, kendini ancak yazıları sese dönüştüren bir bilgisayarın sesiyle ifade edebiliyor.
Ama Hawking 50 senedir bu uğursuz hastalığa kafa tutuyor.
Peki ama nasıl?
Peki ama nasıl?
Çok iyi şartlarda bakılmanın yanısıra, elbette...
Montpellier Tıp Fakültesi’nden nöroloji profesörü William Camu bir tahminde bulunuyor:
‘Bence, zihin (akıl) çok önemli bir rol oynuyor. Hastanın mücadeleyi bırakmaması, yaşama azmi ve - Prof. Hawking gibi - beynini sürekli çalıştırması, müthiş olumlu bir etki yapıyor.’ (1)
Dr. Camu, isim vermeden ve 30 yıldır tetraplejik olduğu halde (halk dilinde ‘boyundan aşağısı felç’ diye tarif edilen vaka) çalışmayı ve dünyanın dört bir yanına seyahatlerini sürdüren bir hastasından da örnek veriyor. Ve ekliyor:
‘Oysa depresif hastaları çok yaşatamıyoruz!’
Bunu size niye anlatıyorum?
1.Mustafa Kemal’in ‘Umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır’ sözü çok doğrudur. Bu gerçeğe hayatın her alanında dört elle sarılmak, iman etmek gerekir.
2.Çok şahsî ve tali bir örnek ama, 30’uncu doğumgünümde sigarayı hiçbir destek almadan bırakmaya karar verdiğimde gördüm ki, beyin inanırsa, insanın yapamayacağı şey yoktur.
3.Beyin pes etmedikçe, en umutsuz denilen hastada bile umut vardır.
Durum bazen çok umutsuz görünebilir. Kalp yorulmuş, sinirler iflas etmiş, beden tükenmiş olabilir.
Herşey beyinde başlar ve biter.
Ancak - yukarıda söylediklerimle çelişecek biraz ama...
Ben ağır ağır umudumu kaybetmeye başlıyorum.
Özellikle de gazeteye araba kullanarak gidip geleli beri.
Kızıl Ordu’nun yaratıcısı olan Leon Trosky askerliğin bir folklor olduğunu söylemekle yetinmemiş, ‘askerlerin beyne intiyacı yoktur, çünkü uygun adım yürümek için beyincik yeter’ demiş, rivayete göre.
Askerleri bilmem ama...
Yolları tasarlayan mühendislere, kuralları koyan seçilmişlere ve atanmışlara, bunları denetlemekle görevli memurlara ve bu yolları kullanan araç sürücülerine bakıyorum da...
Bal gibi, beyinsiz idare ettiğimiz ve edildiğimiz gün gibi ortada.
Sandığa kadar gidip oy vermek için de keza...
Not: Beyinsiz deyince aklıma yine Kars’taki lokantacı geldi. Hani asker arkadaşım Akif’le Kurban Bayramı’nda birer yarım baş sipariş ettiğimiz ve ‘Bunun beyni nerede, niye beyin yok?’ diye sorduğumuzda bize, en masum haliyle ‘Wallah ben de anlamamıışem gomitan, bilirsen bu haywanda heç beyin çıhmamıştır’ diyen lokantacı...
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 15.01.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder