14 Eylül 2013 Cumartesi

Aylaklığa methiye




Son lafı ilk söyleyeyim ki, kazayla bir patron ya da bir İK müdürü okursa, hazırlıklı olsun.

Bir şirketin başarılı olması, çalışanların aynı hedefi paylaşmalarına ve birbirlerine yardım etmelerine bağlıdır.

Buraya kadar sorun yok.

Zurna şurada zırt diyor:

Bunu sağlamak için, şirketin, çalışanların yemek molasını uzatmasına, geyik yapmasına göz yumması gerek.

-miş daha doğrusu.

Sosyolog Norbert Alter, özetle ‘cömertlik, bir şirketin başarısının olmazsa olmaz şartıdır’ diyor. Verdiği kadar hatta daha fazlasını alan çalışan, şirketin hedeflerine daha çok sahip çıkar ve daha şevkle çalışır. Şirketin güçlenmesi ve gelişmesi için bu ‘yardımlaşma’ çok önemli.

Oysa, diyor Alter, adı koyulamadığı ve iş aktinde kağıda dökülemediği için, şirketler bu kaynağı kullanamıyor; hatta (modası geçmiş yönetim refleksleriyle) genellikle engellemeye çalışıyor.

Mesela yemekten 5 dakika geç gelen, sık kahve molası veren, hatta mesai saatleri içinde sohbet eden fırçayı yiyor.

Oysa bu baskıcı tutum, çalışanların bir takım olmasını engelliyor ve ilişkileri düzenleyen sosyal bağların kurulmasını engelliyor. Aynı ekipte yer alan çalışanların güçlü bir ilişki kurması engellenince de, isteyerek çalışma yerini emirle, zorlayarak çalışmaya bırakıyor. Ekip ruhu ölüyor, heyecan kayboluyor; herkes ‘ne kadar köfte’ psikolojisine teslim oluyor.

Alter, bırakın kahve molasında sohbet etsinler, bırakın birbirlerine tatil fotoğraflarını göstersinler, diyor; şirket bundan zararlı değil, aksine kârlı çıkacaktır.

Bu ileşitim çalışanların arasındaki bağı güçlendirir. Bu da, topluca ulaşılması gereken hedefleri olan çalışanları bir ekip haline getirir.” (1)

*

Yazı bu kadar İK odaklı ve kuru kalmasın diye bir iki argüman daha eklemekte yarar var.

Norbert Alter’in tezini destekleyen 3 çalışma daha yayımlandı yakın zamanda.

Birincisi 19 Ağustos tarihli Evolutionary Anthropology dergisinde yayımlanan bir makale. Yakın tarihte yapılan çalışmalar, primatların kendi ailelerinden veya klanlarından olmayan bireylerle de yiyecek paylaştığını gösteriyor. Çünkü bu cömertlik – lafı uzatmayayım – dönüp dolaşıp, verenin de işine yarıyor. (Yani, aileye mensup olmayan bireylerle işbirliği yapmak insana mahsus değil.)

Diğer iki çalışma, 1950’de ortaya atılan meşhur ‘tutsak ikilemi’ ile ilgili. Ancak bu kez söz konusu olan iki mahkum değil, kalabalık bir ekip içindeki bireyler. Yani insan topluluklarına daha uygun bir durum. Özetle, bu son çalışmalar diyor ki, “Egoist stratejiler kalabalık insan grupları içinde işe yaramıyor. Çünkü karşılarında egoist insanlar olunca, egoistlerin stratejileri işe yaramıyor; rakiplerinin nasıl bir strateji uygulayacağını bilemiyorlar. Başarı şansı en yüksek olan strateji her zaman ‘cömert’ stratejidir…

İnsanların birbirlerinin hatalarını görmezden gelmeleri, küçük ihanetleri anlayışla karşılamaları, işbirliğini sürdürerek zamanla birbirlerini daha iyi tanımaları ve birbirlerinin hangi durumda nasıl davranacağını bilerek birbirlerine güvenmeye başlamaları… işbirliğinin başarısının ve her bireyin bundan kârlı çıkmasının en emin yolu.

Ancak, araştırmayı yürüten bilim insanının şu sözünü de eklemek gerek: 

Bu bir matematik modeldir. Bu modeli insan topluluklarına uygulamaya çalışmak, hayalcilik olur.” (2)

Eeee? Döndük mü başa?

*

Bugün, başarıyı hedefleyen her şirket çalışanlarına güvenmek, çalışanlarına karşı cömert olmak zorunda.

Artık vermeden alma dönemi sona erdi.

Çalışanların çıkarlarını savunmak için örgütlenmesi, şu veya bu şekilde (bizim gibi geri kalmış ülkelerde 12 Eylül yasalarıyla, batı ülkelerinde daha yumuşak yöntemlerle) engellendi. Bireycilik pohpohlandı.

Ama beklenmedik gelişmeler ortaya çıktı:

Yukarıdaki araştırmaların da gösterdiği gibi, bireyler arasındaki işbirliği ve dayanışmanın, şirketlerin (dolayısıyla da düne kadar bundan çok korkan sermaye sahiplerinin) başarısı için de olmaz olduğu ortaya çıktı.

Ve bu arada zaten, yeni iletişim teknolojilerinin de desteğiyle, bireyler, aralarında yeni bir işbirliği ve dayanışma modeli geliştirdiler.

Şirketler bu gelişmeleri iyi okumalı.



(1) Norbert Alter, Générosité, calcul et engagement au travail, L’Université Ouverte
(2) Le Monde, 11 Eylül 2013


Hürriyet-İK, 15.09.2013





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder