Bir defa, insanlar hayata
şanslı veya şanssız başlarlar. Hep aynı örnek ama, Bebek’te bir yalıda
doğmakla, Hakkari’nin bir dağ köyünde doğmak aynı şey değil elbet. Sonra aile,
çevre, eğitime erişim; zeka, akıl, yetenek… Bunlar, sizin elinizde olmayan,
değiştiremeyeceğiniz ‘girdi’ler.
Sonra, ömür boyu şansı iyi
giden insanlar vardır.
Madem ki iş / çalışma
hayatından söz ediyoruz, gene iş adamlarının en babasından örnek vereyim.
John D. Rockefeller
(1839-1937) için ‘tarihin kapısı bir an
için açıldı; John da tam o sırada kapının önünden geçiyordu’ derler. Buna ‘talihin kapısı’ da diyebilirsiniz.
Neydi Rockefeller’in
şansı?
Doğru zamanda + doğru
yerde + doğru adam oluşuydu.
Doğru zamanda:
Yani ABD’de (ve dünyada) ilk petrol kuyularının açıldığı yıllarda;
Doğru yerde: Yani ABD’de (ve
dünyada) ilk petrol kuyularının açıldığı Titusville’e sadece birkaç saat
mesafede yaşayan;
Doğru insan: Yani
elinde sermayesi, sağlam bir iş tecrübesi ve güçlü bir çevresi olan, yeni iş
imkanları arayan, son derece muhteris ve başarılı bir iş adamı oluşudur.
Rockefeller gerçekten çok
başarılı bir iş adamıdır. (Çok başarılı iş adamlığı her zaman alkışlanacak bir
şey değildir, ama konumuz bu değil.) Petrol işine girmeseydi de, mutlaka çok
zengin olurdu.
Ama ‘ilk dolar milyarderi’ ve ‘gelmiş
geçmiş en zengin iş adamı’ olamazdı herhalde.
Bu iki sıfatı, ‘Albay’
Drake’in ilk kuyusundan 150 sene sonra hâlâ dünya ekonomisinin en büyük sektörü
olan petrole borçludur.
*
Tamam, JDR doğru zamanda,
doğru yerde, doğru adam olarak daha işe başlarken çok şanslıydı. Ama sonra da
talihi hep iyi gitti.
Mesela Thomas A.Edison’un
icat ettiği ampul, gaz lambasının yerini alırken, Edison fabrikalarının eski
bir mühendisi olan Henry Ford’un ürettiği otomobiller sayesinde petrolün
‘dünyanın en önemli ve stratejik ham maddesi’ haline gelivermesi, Rockefeller’in ne kadar şanslı olduğunu gösterir.
Evet, John çok
kısmetliydi, ama Allah için, şansını her zaman çok iyi kullandı.
*
Size bunları niye
anlatıyorum.
Şunu söylemek için: İş
hayatında – keza çalışma hayatında – başarılı olmak için bilgi, yetenek (ve
bazen çok çalışmak) şart. Ama bir o kadar da ‘şans’ gerekli.
İyi bir şirkete, iyi bir
patrona, iyi bir yöneticiye denk gelmek büyük bir şanstır, mesela. Aksi
olursa... neyse, o konuya girmeyelim.
İyi bir zamanda, doğru bir
yerde bulunmak da öyle.
Ama lafı uzatmadan şu
kadarını söyleyeyim:
Burada tanımladığım
anlamda şanslı olmak veya olmamak sizin elinizde değil. Lakin...
(1) Önünüze çıkan fırsatı
yakalamak için uyanık ve hazırlıklı olmalısınız. Yani şans, onu kovalayana
güler. (Kötü bir örnek olacak ama,
piyango bileti almaz, aldığınız bileti nereye koyduğunuzu hatırlamazsanız,
büyük piyangoyu kazanamazsınız.)
(2) Bununla da yetinmeyip,
kendi şansınızı kendiniz yaratmaya çalışmalısınız. İş hayatına atılırken (kolay
değil ama) geleceği olan bir sektörü, geleceği olan bir departmanı seçmeye
çalışmak; sektörünüzdeki değişimleri iyi izleyip ona göre hareket etmek vs
şart.
Amerikan çok satan
kitaplarına benzeyen bu kötü yazıyı niye yazdığımı da anlatacağım ama, yerim
kalmadı. Artık haftaya...
Şu kadarını söyleyeyim:
Perşembe günü bir telefon
geldi: “Serdar Bey, sizi ...’den
arıyorum. Burada, büyük dedenizden kalma bir arsanızın olduğunu biliyor
musunuz?”
Hürriyet İK, 08.12.2013
Bu konuyu hergün masaya yatırıyorum, ama şansın yinede kovalanarak elde edilen bir "unsur" olmadığının kanısına varıp yine masadan kalkıyorum.. Haftasonu Ali Sabancı ile yapılmış röportajı okudum; ve şu cümleyi sarfettim ; bende Sabancı olsam Sabancı Holding'ten hisselerimi cebime koysam gitsem 10 uçak alsam "şans"ı iyi kullanmış olur muydum ?!?!
YanıtlaSil