6 Haziran 2014 Cuma

Dendritik dallar dandik dallamalar için umut olabilir mi?


Ben öyle koskoca evrenin bizim için yaratıldığını iddia eden insan-merkezci megalo-dogmalara değil;
ve hatta, “türler, insan denilen mükemmel varlığa erişmek için evrim geçirir” (Lamarck) türünden yobazlık korkusuyla sarf edilmiş çevir-kazı-yanmasın türünden beyanlara değil;
aksine, insanın ‘bir evrim kazası’ olduğuna inananlardanım.
Hatta, daha açık söyleyeyim:
İnsanın, tabiatın ‘kanseri’ olduğununu bile düşünmeye başladım. (Son yüzyılda dünyaya verdiği tahribata bakarsanız bana hak vereceksiniz.)
Muhtemelen bir gün, bir şekilde, bir veya birçok sebepten bir genetik ‘arıza’ meydana gelmiş ve atamız maymun, insana doğru evrimleşmeye başlamış.
Tabii evrim teorisyenleri (bildiğim kadarıyla) kaza-rastlantı-arıza gibi kelimeler kullanmazlar.
Çünkü evrimin kendine özgü (ve ayrıca çok da sağlam) bir ‘mantığı’ vardır. Yani bir anlamda evrim süreci de başlı başına bir ‘zekâ’ (intelligence) olarak kabul edilebilir.
*
Yazının daha bu noktasında, henüz evrimleşmeye başlamamış, yahut evrimleşmesi tamamlanmamış, ya da evrim süreci yanlış yola saptığı için zekâsı bana hakaret etmek için seçtiği iki ayaklı kadar da gelişmemiş olan (ama demokrasi cilvesiyle seçimlerde benim gibi bir oya sahip) ve bana ‘demek ki senin ananı maymunlar becermiş’ kalitesinde laf sokuşturmaya hazırlanan insanımsılar (*) olacaktır.
Bunlar, bu yazıları artık ne yazık ki okuyamayacak bir amcamın ifadesiyle, ‘cartımı yesinler!
(Yukarıdaki paragrafı, bundan sonra yazacaklarımın anlaşılmaması, daha doğrusu yanlış anlaşılması ihtimalini bertaraf etmek için yazdım. Uğraşamayacağım. Cartımla doymayıp, ellerindeki Hürriyet İK’yı da yiyerekten ağaçlarına dönmüşlerdir diye umuyorum.)
*
2003’te insan genomunun, 2005’te şempanze genomunun DNA dizinlenmesi tamamlandı. Ve insan ile şempanze genlerinin % 99 küsur oranında ortak olduğu açıklanınca, haliyle çok geyik çevrildi.
Bu fark nedir, ne demektir, bilmiyorum. Ama en yakın akrabalarımıza bakınca (Muhittin abim, sen üstüne alma gözünü seveyim!) bu % 1’i bile bulmayan farkın yarattığı fark, gerçekten muhteşem.
İnsanın atasıyla en yakın maymun arasında 6 milyon yıl önce meydana gelen evrimsel ayrışmadan beri gelebildiği son nokta, meyveyi düşürmek için elindeki sopayı ağacın dalına vurmaktan ibaret olan hayvanla (ki kimilerine göre bu bile müthiş bir gelişmedir)
yahut eline tutuşturulan sopayla Ali İsmail’i vura vura öldüren hayvanla (ki kimilerine göre bu bir kahramanlık destanıdır)
DNA’yı keşfeden Watson ile Crick’in, Amadeus Mozart’ın, talihsiz Alan Turing’in, Leonardo da Vinci’nin, yahut ne bileyim Dante Alighieri’nin genlerinin % 99 ve saire oranında aynı olduğunu düşünence…
haliyle insan, ‘ne % 1’miş be kardeşim’ demekten kendini alamıyor, magazinci ifadesiyle.  
Ne oldu da insan zekası en yakın türlere bu kadar büyük fark atabildi? (Yahu senden bahsetmiyorum canım abim!)
*
Genetik uzmanları, evrim sürecinde insanda kimi yeni ve insana has genlerin ortaya çıktığını ve bunların yeni fonksyonlar yüklendiklerini söylüyorlar. (Hakan, Aksel ve diğer nörolog dostlarım beni affetsinler!)
Bu yeni genlerden biri, mesela, insan beyninin prefrontal neokorteks bölgesindeki sinir bağlarının çoğalmasına sebep olmuş; sinir bağlarının üzerindeki ‘bağlantı noktalarının’ sayısı birden bire artmış.
Ve böylece (bilgisayar kullananların anlayacağı dilden söylemek gerekirse) beynin kapasitesi ve işlem hızı olağanüstü gelişmiş.
Bu değişimin 2,5 milyon yıl önceye, yani homo sapiens’in ortaya çıkışına (ve beyninin korteks bölgesinin hızla gelişmesine) denk gelmesi de bilim insanlarını çok heyecanlandırıyormuş.
İnsan beyninin en önemli (ayırıcı) özelliği, nöronların üzerindeki ‘dendritik dal’ (dendritic spine) denilen bu ‘bağlantı noktaları’nın sayısı.
Söz konusu gen, denek farelere aşılanınca, hayvanların beynindeki nöronların da, insan beyni gibi, bağlantı sayılarının arttığı gözlemlenmiş.
Bağlantı noktalarının çoğalması, fareleri daha zeki hale getirebilir mi?
Laboratuvar çalışmaları sürüyor. Bu sorunun cevabı çok önemli, hayatî; çünkü cevap ‘evet’ olursa, bu, diğer canlılarla birlikte insanın da beyin kapasitesinin (genetik sayesinde) geliştirilebileceği anlamına gelebilir.
Yani ‘dendritik dal’ belki bizim ‘dandik dallamalar’ için bile bir umut olabilir.
Seçimlere yetişmez. Ama olsun!
  
(*) İnsanımsı (humanoid) : İngilizce ‘human’ (insan) ile Yunancada ‘gibi’ anlamına gelen ‘- oid’ son-takısından üretilmiştir. Görünüş olarak ‘insana benzeyen’ türler için kullanılır ki, bana hâlâ küfretmekte olanlar da şeklen insan sanılabilirler. Memelidirler; iki kolları, boş da olsa bir kafaları, iki ayakları vardır falan.


Hürriyet-İK, 08.06.2014






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder