Dilimizde –tı
soneki genellikle pek de makbul olmayan tanımlamalar için kullanılır:
Akıntı, bulantı, bunaltı, çalıntı, çıkıntı,
hırıltı, hışırtı, kabartı, kalıntı, kasıntı, kaşıntı, patırtı, sallantı,
saplantı, sıkıntı, takıntı…
(Ses
uyumunu da katarsanız; eğreti, çöküntü, gurultu, gürültü, kuruntu; öğürtü,
tiksinti, üzüntü… vs,vs,)
Bu listeye toplantı
kelimesini de ben ekliyorum.
*
Verdiğim kahramanca mücadeleye rağmen - ki buna
deli numarası yapmak, korkutma-sindirme manevraları da dahil - katılmak veya
izlemek zorunda kaldığım toplantılara bakıyorum da, toplantı yapmak plaza
çalışanlarının varlık sebeplerinden biri haline gelmiş.
Ya toplantıdalar ya da akıllı telefonlarından
toplantı ayarlamakla meşguller.
Önce bir toplantı yapıp toplantıyı hazırlıyorlar,
sonra bir toplantı yapıp yaptıkları toplantının değerlendirmesini yapıyorlar.
Saatlerce süren toplantılar sayesinde, bir
telefonla ya da ayaküstü 5 dakikada yapılacak işlerin hiçbiri yapılamıyor.
Durumu özetlemeyi, karar almayı kolaylaştırmak için
Power Point (PP) sunumu yapmıyorlar; hazırlamak için asıl işlerini ihmal
ettikleri gereksiz sunumları yapabilmek için mesai yapıyorlar.
Şirket, beyaz yakalılara fazla mesai öderse eğer,
bunu şirketin faaliyet alanına yönelik fazla mesaileri için değil; hiçbir
katılımcının anlamadığı ve dikkatini verip izlemediği PP tablolarının
hazırlanması için ofiste hatta evlerinde gece yarılarına kadar harcadıkları
gereksiz saatler için ödüyor.
*
Hasan Lütfi Şuşud, tarikatlerden bahisle, “Hakikatleri bulamayanlar merasimi din
edindiler” der ya hani; aslında yapacak doğru dürüst bir işi olmayanlar,
toplantıyı iş haline getirmişler.
Çalışmak için toplanmıyorlar; toplanmak için
çalışıyorlar.
*
Türk demokrasisi eskiden bugünkü kadar ‘ileri’ değildi.
Bildiğiniz, kendi halinde, ‘geri’ bir demokrasiydik.
Ama mutlu günlerdi, çünkü her türlü toplantı ve
gösteri yasaktı.
Açık alanda 3 kişi bir araya gelmeye korkardık. O
günün polisi öyle adamın gözüne biber gazı sıkmakta, tazyikli suya asit
katmakla, çoluk çocuğu kafasından vurmakla yetinmez, gözaltına aldıklarını
Sansaryan Han’ın ikinci katından aşağı düşürüverirdi alimallah.
Biz böyle faşist ve mutlu günlerde büyüdük.
O yüzden...
Es kaza CEO falan olsam, şirket içinde ve dışında
‘toplantı ve gösteri yasağı’ koyarım.
Power Point adlı programa, Türkiye Gomonist
Partisi’nin yıkıcı ve bölücü ‘poroğramı’ gözüyle bakarım.
Toplantılarda kullanılan projeksiyon aletine bizim
gençliğimizin ‘teksir makinesi’ muamelesi yaparım.
Toplantı esnasında birbirinden ilginç sunumları
hızlı trene bakan vali gibi ilgiyle izlemek ve katılımcıların zeka ve
yaratıcılık dolu müdahalelerini dinlemek yerine; çaktırmadan Tweet’lerine
bakmak ve Candy Crash oynamak için masa altına gizlenen cep telefonlarına da
sustalı muamelesi…
Dağılın lan, yoksa ben dağıtmayı bilirim...
Hürriyet-İK,
03.08b2014
İleri Demokrasi = Kurumsal Yönetim + Etik Değerler
YanıtlaSil