“Arkadaşım hangi bölümde çalışıyorsun sen?” diye
sormuş.
“Tuvaletleri temizliyorum efendim” demiş yaşlı
adam.
“Öyle mi, peki şirketimizi iflastan kurtaran bu
dâhiyane fikir nereden geldi aklına?”
“Valla beyim” demiş adam utana sıkıla,
“yıllardır tuvaletleri temizlerim, biliyor musun, bu içine ettiğimin tuvalet
kağıtlarının asla delikli yerinden yırtıldığını görmedim...”
*
Her kurumun, her şirketin bir ‘bilgi ve tecrübe sermayesi’ vardır. Buna
BTS diyelim. Bu, Türkçe’de bir türlü karşılığı bulunamayan know-how’dan ibaret değildir.
Şirketin (doğrudan veya dolaylı olarak)
faydalanılabileceği, en tepedeki yöneticiden en küçük görevliye kadar bütün çalışanların her türlü bilgi,
tecrübe ve becerilerinin toplamıdır. Buna, hukuk danışmanının vergi konusundaki
teorik bilgisi de, ofisboyun en münasebetsiz zamanda biten yazıcı mürekkebini
bir yerlerden bulma becerisi de dahildir.
Ancak BTS’nin içinde (onun için ‘dolaylı’ da dedim) yapılan işlerle doğrudan
ilişkisi olmayan, ama bir gün, bir şekilde işe yarayabilecek bilgi ve beceriler
de vardır. (Bakınız tuvaletçi.)
Ne yazık ki bu BTS, şirketlerin bilançosunda gösterilemez.
Gerçi ben öğrenciyken ‘sosyal sermaye’
diye bir fikri hatta uygulamayı zorluyorlardı ama bir şey çıkmadı galiba.
Oysa, bu ‘bilgi
ve tecrübe sermayesi’ şirketler için bilançoda yazan sermayeden çok ama çok
daha önemlidir. Rutin işleyişte şirketin işini herkesten daha iyi, hızlı ve verimli
yapmasını sağlar. Olağanüstü durumlarda ise hayat kurtarır.
Peki bu bilgi, tecrübe ve beceri birikimini (1)
rutin işleyiş içinde en iyi şekilde değerlendirmek, (2) ihtiyaç hasıl olduğunda
da ‘aa dur yahu, bu konuyu … iyi bilir, ona
danışalım, ondan yardım isteyelim’ diyebilmek için ne yapmak gerekir?
Bir : Kompleks sahibi olmamak, şeyinden
korkmamak gerekir.
İki : Çalışanları tek tek tanımak gerekir. Sadece
meslekî açıdan değil, her açıdan. Bunun için de, geçenlerde söylediğim gibi, çalışanın arkasındaki insanı görmek
gerekir. Bu her kademenin işidir, sadece İK’nın değil.
Üç : Çalışanları motive etmek, şirketi ‘sahiplenmelerini’ sağlamak gerekir.
*
Makineler, çalışanların kol gücünün yerini aldı.
Bilgisayarlar, insan beyninin hafıza ve işlem fonksyonlarını giderek ikame
ediyor. Fark (ve dolayısıyla verimlilik) yaratmak için bundan böyle
çalışanlarınızın bilgi, tecrübe ve becerisi ile hayal gücüne muhtaç
olacaksınız.
Kapitalizmin acımasız ‘doğal seçilim yasası’ zamanın ruhuna ayak uyduramayanları yok eder.
Yarın, sadece gerçek sermayelerinin ‘insan’
olduğunu - sözde değil özde - anlayan
şirketler hayatta kalacak.
Hürriyet-İK, 28.06.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder