15 Nisan 2012 Pazar

Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir

Dün onu (rahmetli, inançlı bir insandı; onun inandığı gibi söyleyelim) ‘son yolculuğuna’ uğurladık. Yolu açık olsun!
Günahlar sevaplar tartılırken, madem ki ‘Âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır basacak’, dün, Cennet’in kapıları bir kez daha açılmış olmadı.
Ebedî Doğu, Yomtov Garti’yi kucaklamış olmalı.
96 yıllık yaşlı ve yorgun bedeni salı günü iflas etti.
Oysa beyni daha 18 yaşında gibiydi.
Daha iki gün önce, yatağında doğrulabildiği anda, etrafındaki hemşirelere yine gülücükler gönderiyor, gözlerinde o muzip pırıltı, başparmağını sallayarak onlara matematik dersi veriyordu.

*
Türkiye’mizde, ne yazık ki - aslında eğitim ve kültür seviyesi açısından Türk halkını ziyadesiyle temsil eden - biz gazeteciler, istisnalar hariç sadece şarlatanlara itibar ederiz. (Ki bu kural kendi mesleğimizin mensupları için de geçerlidir.)
Kardiyoloğun da, jeoloğun da, diyetetisyenin, psikoloğun da hokkabazını cımbızla seçer, baş tacı ederiz.
Pazarlamacı, histerik ya da şarlatan olmayanları görmezden gelmeyi tercih ederiz.
Haysiyetli, efendi, ciddi insanlardan pek hazzetmeyiz.
Sonra da bir Aykut Barka’nın, bir Bülent Tanör’ün cenazesindeki o kalabalık nereden çıktı diye hayret ederiz.

*
‘Hocaların hocası’ Yomtov Garti eğitim camiasında bir ‘efsane’ idi. Galatasaray Liseliler, Saint-Joseph’liler, Dame de Sion’lular, Musevi Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi mezunları, nesillerdir onun hikayeleriyle büyüdüler.
İnanmayacaksınız ama, 92 yaşına kadar kürsüde ders verdi.
Bilgi, paylaşıldıkça çoğalır’ diyen ve bu dediğini uygulayan eden nadir insanlardandı.
Çok genç yaşta matematik doktoru olmuş, doktora tezi matematik tarihine ‘Garti Teoremi’ olarak geçmişti.
Matematik, geometri ve fizik âlimliğinin yanı sıra, gerçek bir entelektüel, bir filozof, öğrenmeye (ve öğretmeye) doymayan bir insandı.
İyi bir eş, iyi bir baba, gerçek bir dost; hoşgörülü, âdil, paylaşmayı ve hayır yapmayı seven... hasılı mükemmel bir insandı.
Nûr içinde yatsın!

*
Yomtov Garti'yi bilen bilir.
Marifet iltifata tabi ise, Garti yaşarken hak ettiği itibarı, sevgiyi, saygıyı gördü.
Benim tarifime, benim övgüme ihtiyaç yok.
Ama diyeceğim şu ki...
Araplar ‘Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir derler.
Bu sadece şairane bir vecizeden ibaret değil.
Düşünen ve araştıran üstün bir beyinle birlikte, yılların bilgi ve tecrübe birikimi, kağıda dökülmemiş ve dökülemeyecek ne varsa yok olup gider.
Bir Einstein'ın, bir Pascal'in, bir Spinoza'nın, bir Goethe'nin, bir Euler'in... aklıma ilk gelenleri saydım, ölümü ‘âlemin ölümü’ gibi değil midir?
Bir 10'ar sene daha yaşasalardı eğer, bugün nerede olurduk acaba?
Yahut beyinlerindekini ‘kurtarmak’ mümkün olsaydı eğer...
Bilim beyni tanımaya; hisleri, düşünceleri ‘okumaya’ çalışıyor yıllardır.
Belki gün gelir... âlimle birlikte âlemin ölmesi engellenir!


Serdar Devrim, Hürriyet-İK 27.02.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder