Hanidir cami duvarının çok dibinde gezdiğimin farkındayım ama devam edeceğim.
*
Hareketi Amerika'da Warren Buffet başlattı.
Kadim dostu Bill Gates de ona katıldı ve dolar milyarderlerine ‘Servetinizin yarısını hayır işlerine vakfedin’ diye seslendi. Dediğini de yaptı.
Omaha Kâhini (Buffet) ısrarlı, geçenlerde ‘Hükümetimizin (insanlardan istenen) fedakarlıkları daha eşit paylaştırmasının zamanı çoktan geldi’ diyordu.
Ve bir kez daha mega-zenginlerin ellerini gönüllü olarak ceplerine atmasını, hükümetin de en üst gelir gruplarından daha fazla vergi almasını öneriyordu.
50 milyar dolar servetiyle Forbes'un dünyanın en zenginleri listesinde 3'üncü sırada olan Buffet'ın verdiği örnek de son derece çarpıcıydı:
‘Geçen sene 6.938.744 dolar vergi ödedim. Bu benim beyan ettiğim gelirimin yüzde 17,4'üne tekabül ediyor. Çok para gibi görünse de büromdaki 20 arkadaş içinde en düşük vergi oranı benimki. Arkadaşlarım gelirlerinin yüzde 33'ü ila % 41'i arasında bir vergi ödüyorlar.’
*
Mazoşist patronlar hareketi Avrupa'ya da sıçradı.
Dünyanın en büyük reklam grubu (Fransız) Publicis'in patronu Maurice Lévy ‘en zenginlerin, en varlıklıların istisnai katkısı’ için bir çağrı yaptı.
Marianne dergisi, Fransa'da iş dünyasının kremasının kremasını (crème de la crème) bir araya getiren Özel Sektör Şirketleri Birliği'nin de başkanı olan Lévy'yi Kraliçe Marie-Antoinette'e benzetiyordu:
‘Kraliçenin (sözde) 'Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler' lafı baldırıçıplaklar üzerinde ne etki yaptıysa, Lévy'nin sözleri de büyük burjuvazi üzerinde aynı şok dalgasını yaratmış olmalı.’
Bu patronlar delirdiler mi tanrı aşkına? Daha fazla vergi ödeyelim demek nereden çıktı?
*
Marianne, Lévy'nin ‘suratına patlamasını önlemek için tencerenin kapağını hafifçe kaldırmak gerektiğini’ çok iyi anladığını söylüyordu.
Jacques Attali da bu önerileri, büyük kalabalıkların borçla, işsizlikle, açlıkla mücadele ettiği, çok küçük bir azınlığın ise gırtlağına kadar paraya battığı dünyamızda ‘bu dengesizliğin yarattığı tehdidi idrak eden’ süper zenginlerin akıllı bir girişimi olarak değerlendiriyordu.
Axa'nın eski CEO'su (Fransız iş çevrelerinin güçlü adamı) Claude Bébéar ise lafı eveleyip gevelemeden söylüyordu:
‘Asıl korkmamız gereken yeni bir krach değil. Asıl tehlike, toplumun kapitalizmi toptan ve şiddetle dışlaması tehlikesi’.
Yani süper zenginler, her zamanki pragmatizmleriyle, kaymağını yedikleri düzeni kurtarmaya çalışıyorlar.
*
Türkiye'de dengesizlik herhalde Amerika'dakinden yahut Fransa'dakinden az değildir.
Tamam, bizim millet acıların çocuğudur.
Akıl almaz bir dayanma gücü vardır.
Bir koyun tarafı olduğu da doğrudur, öyle isyan ettiği, sokağa döküldüğü görülmemiştir.
(Gerçi daha düne kadar Arap yöneticileri de sömürdükleri halk kitleleri hakkında böyle düşünüyorlardı ama...)
Ama hazır işler iyi giderken, fakir fukarayı da sofraya davet etmenin zamanı gelmedi mi?
Son yıllarda yaratılan zenginliği az da olsa paylaştırmanın zamanı gelmedi mi?
Üst geçitlere 'Ramazan kardeşliktir, Bayram paylaşmaktır' filan yazmakla karın doymuyor malum!
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 11.09.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder