15 Nisan 2012 Pazar

Demokrasi kiiiim...

Tunus, Mısır, Libya, Fas, Yemen, Bahrein, Suriye...
Arap ülkeleri toz duman.
Gelişmeler bizi ilgilendiriyor.
Tam gazetelerimiz ve televizyonlarımız (özellikle iktidarın kızabileceği - ki Başbakan'ın kızma potansiyeli çok yüksektir - haberleri yapmamak için sayfalarını ve saatlerini nasıl dolduracağını bilemeyenler) bu önemli konuyu işleyeceklerdi ki...
Önce Japonya'da bir milli felaket yaşandı. (Deprem, tsunami, nükleer)
Sonra Türkiye'de bir milli felaket... (İbrahim Tatlıses - Niye felaket, ayrı bir yazı konusu.)
Oysa, diyordum, Arap ülkelerindeki gelişmeler bizi birinci dereceden ilgilendiriyor.
Çünkü söz konusu olan artık 'bizim' coğrafyamız. Komşularımız değil, ortaklarımız.
Türkiye'yi yöneten kadroların kendilerini dünya milletleri ve kültürleri arasında Araplar'a en yakın hissetmeleri Türkiye'nin rotasını belirliyor.

*
Arap ülkelerindeki eski faşist/hırsız suç ortaklarını satan ABD, İngiltere, Fransa, İtalya gibi batı ülkeleri 'Arapların demokratik taleplerini desteklediklerini' iddia ediyorlar.
Daha şubatta Kaddafi'nin kucağında oturup ağız tadıyla taharetini yapanların, martta Libya'da demokrasiden bahsetmesine nerenizle gülerseniz gülün.
Politika bu.
Amrose Bierce'in dediği gibi ‘Yalan dinlemek istemiyorsan, politikacıya sual sorma.
Ama bugün, hâlâ (Irak ve Afganistan tecrübesinden sonra) ciddi ciddi 'Arap halklarının demokrasi taleplerinden', bu ülkelerde 'demokrasinin tesisinin dünya barışına ve huzuruna yapacağı katkılardan' söz eden gazeteciler, diplomatlar, uzmanlar var.
Fransa'daki Arap ve Akdeniz Dünyası Araştırmalar Merkezi'nin müdürü (kendisi de ya Arap ya Arap kökenli)Hasni Abidi Libya'ya yapılan saldırının 'petrolle ilgisi olmadığını' savunurken ‘Bu geleceğe yatırımdır; çünkü demokratik bir Libya, ülkeyi bugünkü iktidardan daha iyi yönetir’ diyordu. (Les Echos, 22.03.2011)
88 senedir Cumhuriyet ile, 65 yıldır (darbere rağmen iyi kötü) çok partili rejimle yönetilen Türkiye hâlâ demokrasiye geçememişken...
Saddam devrildi, Irak demokratik oldu.
Kaddafi gitti, Libya'ya demokrasi gelecek...
İnanan var mı gerçekten?
Ha, diyeceksiniz ki 'demokrasinin gelişebileceği bir ortam yaratmak için önce diktatörleri devirmek lazım'...
Doğru.

Ama petrol ihraç eden bir ülkeye siz o zamanı tanır mısınız acaba?

*
Neyse, dış siyaset benim işim değil.
Bu kadar sözü, şu bilinen lafı tekrarlamak için ettim:
Bir toplumda demokrasi kültürü yoksa, o ülkede demokrasi olmaz.
Serbest seçimle de olmaz, anayasa ile de olmaz, babayasa ile de olmaz.
Aile içinde faşizm olacak, toplumda demokrasi. Yok ya?
Başkalarının hakkına hukukuna saygısı olmayan;
Hak gaspını, ayılığı 'uyanıklık' sanan;
Kendi sözde namusu için gözünü kırpmadan anasını keserken başkalarının namusuna saldıran;
Erkekleri anasına, karısına, kızına şiddet uygulayan;
Kadınları bu şiddeti 'erkek olmanın verdiği bir hak' sayarak tabii bulan bir toplumda demokrasi...
İsmet Paşa'nın dediği gibi ‘Hadi canım sende!


Serdar Devrim, Hürriyet-İK 27.03.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder