Zeynep'in (Mengi) hazırladığı bugünkü manşetimizin konusu, dilimize doladığımız yabancı kelimeler. Türkçe'ye girenler değil, doğrudan (çoğu) İngilizce kullandıklarımız. Bazen Türkçe'de adam gibi karşılığı olmadığından, bazen teknik jargonu dilimize doladığımızdan, bazen de, ayıp etmeden nasıl desem, dıııt'lığımızdan!
Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın kızmasın ne olur! Ama TDK bazen, göz göre göre, o kadar geç kalıyor, yahut o kadar olmayacak karşılıklar öneriyor ki...
Mesela 'ipotekli satış' sisteminin bir finansal enstrüman (!) olarak Türkiye'de kanunlaşacağının aylardır bilinmesine rağmen, adam gibi bir karşılık önerilmedi ve Türkçe'ye 'mortgage' gibi bir ucube kazandırıldı! Ben, Mayıs 2006'da UVİ'yi önermiştim: Uzun Vâdeli İpotek. TDK ne önerdi biliyor musunuz? TUTULU SATIŞ!
Neyse! Pazar sabahları, iç karartıcı, ona buna kakan yazılarımdan bıkmışsınızdır.
Ben de yoruldum. Biraz nefes alalım mı?
*
2004'te, Hürriyet'te bir kurgusal bir mektup yayımlamıştım. Semoş'un, gittiği tatil köyünden Niloş'a yazdığı ve bütün yabancı kökenli kelimelerin yerine, Türk Dil Kurumu'nun önerdiği 'Türkçe' karşılıkları kullandığı bir mektup...
Yazının başlığı ‘Mektup takyap ama geçgeçlemeyin, okuyun!’ idi, yani ‘Mektup montaj ama zaplamayın, okuyun!’
*
‘Niloşcuğum,
Dinlencemiz çok heyecanlı başladı şekerim.
Biliyorsun, uçakta her zaman hesaplı orunda seyahat ederim. Ama yer kalmadığı için bizi birinci oruna oturttular. Çok keyifliydi ama bir burgaç bizi korkuttu, neyse...
Tatilköyünün dalanında bizi çalışanlar karşıladı. Karnımız aç diye hemen seçal lokantada kuşluk yemeğine davet ettiler. Hayri tatbilir geçinir ya... yemekaltıları beğenmedi, illa seçmeli yemek yiyelim diye tutturdu. Bu sefer de bezentileri yetersiz buldu. Çocukların karnı o kadar acıkmıştı ki, Hayri Bey garsonlarla kavga ederken, biz bir ayaküstü bulup atıştırdık.
Yemekten sonra giriş işlemlerini yaptırmak üzere önbüroya gittik. Bir hafta öncesinden bankaya yatırdığımız öndelik yeterli değilmiş. Geçen sezondan beri para şişkinliği ederleri çok arttırmış. Neyse, bankanın genel ağından İstanbul’daki şubenin belgegeçer numarasını bulduk, Hayri’nin kimliğinin bir tıpkı çekimini belgegeçerle gönderdik. Hesaba para aktardılar da, odamıza yerleşebildik.
Ancak bu olaylar Hayri’yi çok sinirlendirdi, rahatsızlandı birden. Bir taksiyle en yakın hastaneye götürdük. Doktorlar hızlı bir tam bakım yaptılar. Midesindeki yanmadan şüphelenerek bir de içgörünümle yansılanım istediler. Allah’tan önemli bir şey çıkmadı.
Neyse, şimdi keyfimiz yerinde. Sana günümüzün nasıl geçtiğini anlatayım:
Sabah kalkınca ben inçık yapıyorum, Hayri ise koşmaca. Bütün yerleşkeyi turluyor. Sonra birlikte buharlı hamama gidiyoruz. Bir de ovucu var ki, bütün kadınların mini putu, büyüleyici özellik yerinde.
Bu arada çocuklar da spor yapıyorlar: Melisa tüylü top oynuyor, Burak zıp zıp atlama denilen çılgınlığa taktı... çift uçurvur yahut kaymalık da yapıyor.
Akşam hep birlikte canlandırıcı seyretmeye gidiyoruz. Çok iyi çene yarıştırmalar oluyor, ünlü teker çalarcılar geliyor. Geçen gün de Mehmet Ali Erbil buradaydı, yanında yürütücüsü Stelyo Pipis ile. Güzel bir sözçatar yaptı, büyük dalgalandırma oldu.
Sonra, Erbil seslikçi bir kızla uzun uzun sohbet edince, bir sürü düşüntüler yapıldı, olay fotoculara gün doğdu.
(Pazar akşamı altın saatte, gerçeklemeyi bırak da burada çekilen görümsetmeyi izle. Bak bakalım çıkmalıkta beni görebilecek misin, canlandırıcıların arasında. Sakın geçgeçleme, otur seyret.)
Haydi şimdi by, kumarhaneye gidip biraz para harcayalım, yakışıklı kumar ebesinin karşısına oturup. Sonra da kafayı vurup uyuyalım (gerçi estireçe rağmen oda çok sıcak oluyor ama...)
Öpüldün, Semoş’
Not: 4 yıl oldu, 'mortgage' TDK'nın 'yabancı kelimeler' listelerine bile giremedi. 'Yavaş davranıyor' dediğim budur...
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 28.03.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder