15 Nisan 2012 Pazar

Kaptan önemli

Ekonomik kriz, iflaslar ve işsizlik konusunda sadece hükümetleri suçlamamak lazım; ekonomi basını maşallah patronlara toz kondurmuyor... dediğim yazımın dibinde bir söz vermiştim, Fransız işadamı Antoine Riboud'nun hikayesini anlatacağım diye.
İşadamı, işin tabiatı gereği, pragmatik ve oportünist olmalı. Olumsuz anlamda söylemiyorum bunu. Şartları, fırsatları, pazarın açığını, ihtiyaçları doğru değerlendirip kullanan insandır girişimci.
Onu işadamı yapan yetenekleri kullanarak, aynı şekilde, şartların değiştiğini, bir dünyanın öldüğünü, yeni fırsatların doğduğunu hızla fark edip, doğru değerlendirip, değişime ayak uydurabilen insandır. (Bakınız Joseph A. Schumpeter)
Yani, komik bir örnek olacak ama, kente liman inşa edileceğini öğrenince, nakliye ihtiyacının doğacağını öngörüp iki tane at arabası almak başarılı girişimciliktir. Ama, kentte bir kamyon fabrikası kuruluyorsa, at arabasında ısrar etmek enayiliktir.
(19. yy'ın efsane işadamları üzerine bir yazı dizisi hazırlamak istiyorum da, bir türlü harekete geçemiyorum.)
*
Antoine Riboud (1918-2002) Lyon burjuvazisine mensup zengin bir ailenin çocuğudur. İlk yazımda sözünü ettiğim gibi, ekonomi öğrencisi olduğum yıllarda, Fransa'nın en parlak patronlarından biriydi, onun için hikayesini biliyorum.
1942'de cam şişe üreten aile şirketine satış elemanı olarak girmiş.
1962'de, yani 20 yıl tecrübe edindikten sonra, şirketin başına geçmiş.
1966'da cam şişe üreten şirketini, düz cam üreten bir şirketle evlendirerek BSN'i kurmuş.
1968'de, cirosu kendi şirketinin 5 katı olan rakibi Saint-Gobain'i borsada (cebren) satın almaya çalışmış. Başarılı olamayınca, radikal bir kararla, ambalaj sanayiinden çıkıp, gıda sanayiine girmeye karar vermiş.
1970'te, muhtelif satın almalar ve yatırımlarla, BSN'i Fransa'nın en büyük bira, soda ve çocuk maması üreticilerinden biri haline getirmiş.
1973'te BSN, rakibi Gervais-Danone ile birleşerek, Fransa'nın en büyük gıda şirketi olmuş. Riboud aynı dönemde başka bir çok şirket satın almış.
*
Bunları size niye anlatıyorum?
Başarılı bir işadamının, işlerinin iyi gittiği günlerde, başarılarının üstüne yatmayıp, dünyanın değişmekte olduğunu ne kadar net gördüğüne; birlikte iş yapmakta olduğu için (içecek ve gıda sanayii, cam ambalaj sanayiinin müşterisidir haliyle) iyi tanıdığı ve gelecek gördüğü bir sektöre sıçramak için eski işini bırakmayı bildiğine; yeni sektörde eğilimleri iyi izleyerek ve büyük risklere girerek ve tabii çok hızlı hareket ederek nasıl lider olduğuna dair çok iyi bir örnektir bu hikaye.
Bizde, köylüsünden işçisine, bakkalından büyük işadamına 'Nerede bu Devlet?' beklentisi yüksektir. Bunun bir kısmı 'ağlamayan bebeğe meme vermezler' inancının sonucudur, bir kısmı da kötü bir alışkanlık.
Haaa, devlet vardır, devlet gibidir. Ağlamaya değer.
Bizde devletin daha kendine faydası yok. (Ama diyeceksiniz ki 'Devletin bal tutanlara faydası var'. Doğrudur, türbanlı BMW cip sürücüsü sayısındaki patlama, iktidarın nasıl kendi zenginini yarattığının ispatıdır. Ama dürüstlük, sadece bugünkü değil, her iktidarın aynı kafada olduğunu söylemektir. CHP ve Demokrat Parti zenginlerine geç kaldım. Ama Adalet Partisi ve Anavatan Partisi zenginlerine bizzat şahit oldum. Diyeceksiniz ki, işadamlarının oportünist olması gerektiğini söylüyordun, iktidardan beslenmek de bir oportünizmdir. Doğru. Ama etik diye de bir şey vardır... Neyse, bu başka bir konu.)
Bizi burada ilgilendiren, işadamının kazancı değil elbet, istihdam.
İstahdam yaratılması, insanların işsiz kalmaması. Bunun için, şirketlerin iyi yönetilmesi şart.
Yükselen dalganın üzerinde sörf yapacak; en azından burnunu doğru yöne çevirip, gemisini alabora ettirmeyecek kaptanlara ihtiyaç var.

Serdar Devrim, Hürriyet-İK 11.04.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder