Gamlı Baykuş’a ne oldu, diye telaşlanmayın.
Geçicidir, yarın düzelirim, haftaya gene içinizi karartacak şeyler yazarım.
Merak etmeyin!
Yaşasın karamsarlık!
*
Size New York Times’tan ‘iyimserlik’ üzerine Jane E.Brondy imzalı bir yazı.
Ama önce, Türk Dil Kurumu’ndan ‘iyimser’ tarifi:
‘Genellikle her düşünce ve işi iyi olarak değerlendiren, kötümser karşıtı, nikbin, optimist.’
Bir de cümle içinde kullanmışlar:
“Annem, babamın bu iyimser değerlendirmelerine artık inanmayan on beş yıllık bir eşti.” Yakup Kadri Karaosmanoğlu
*
Makaleye göre, Mayo Clinic’in tarifi ise şöyleymiş:
‘İyimserlik, hayatın iyi şeylerden oluştuğuna, kötü şeylerin geçici ve üstesinden gelinebilir olduğuna inanmaktır’.
In God we trust yani...
Amerikalı uzmanların yaptığı bir araştırmaya göre, psikologların ‘karamsar’ diye nitelediği insanlarda ölüm oranı daha yüksekmiş.
Kentucky Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Suzanne Segerstorm Breaking Murphy’s Law adlı kitabında iyimserliğin altında, yapıcı bir tutumdan ziyade, motivasyonun ve sebatın yattığını iddia ediyormuş.
Çünkü ‘bir işin kötü gideceği varsa, kötü gider’ diyen Murphy Kanunu aslında sadece kötümserler için geçerliymiş.
Çünkü iyimserler, bir engelle karşılaştıklarında yahut bir olumsuzluk karşısında hemen teslim olmuyor, aksine sorunu nasıl çözeceklerini planlıyor, başkalarının fikrini sorup desteğini alıyorlarmış.
Kimi uzmanlara göre iyimserlik-kötümserlik kalıtımsal yani genetikmiş ve büyük ihtimalle beyindeki nöro-transmetörlerle ilgiliymiş.
Ama eğitim de etkiliymiş:
Ana-babasından saygı gören, kişiliği sağlıklı bir şekilde gelişen çocuk kendine güven kazanıyor, sorunlar karşısında hemen teslim olmuyormuş.
Ve bir de iyi haber:
Doğru danışmanlar ve iyi bir programla, iyimserlik ‘sonradan edinilebilen’ bir özellikmiş.
(Ki Amerikalılar bol bol kitap satıp, guruluk yapabilsin!)Dr. Segerstorm özetle “Hele siz harekete geçin, pozitif etkiler arkasından gelecektir” diyor.
Just do it! yani...
Kitabının ana fikri de bu yönde zaten:
“Başarılı olmak için ... gibi yapmak gerek!”
Anladığım kadarıyla ‘İşe kendinizi kandırmakla başlayın, yavaş yavaş inanınır ve iyimser hale gelirsiniz’ demek istiyor.
Sonra da, Amerikalılar’ın bayıldığı türden, klasik öneriler:
İyimser olmak için ne lazımsa yapın. Hedeflerinizin peşini bırakmayın. Başarısızlıklar karşısında yılmayın. Başarı, zannettiğinizden daha kolay hale gelecektir.
Her türlü olumsuz iç söyleme son verin.
Başarısızlık ihtimallerini fazla düşünmeyin. Aksine olumlu yönleri görmeye çalışın.
Ne iş yaparsanız yapın, mesleğinizin ve işinizin olumlu bir yönünü keşfedin.
Pozitif düşünen ve davranan, dinamik insanlarla birlikte olun.
Sonuç alabileceğiniz şeylere vakit ayırın, içinden çıkılmaz durumlarla vakit kaybetmeyin... falan!
*
Yerim bitti, yazıyı şöyle vurucu ve iç karartıcı bir cümleyle bitirmem şart.
Bir nihilist Rus hikayeci okumuştum, kimdi unuttum, karamsarlığın dibine vuruyordu; özetle “Ölüme mahkum edilmişsiniz, ne gün ve nasıl öleceğinizi bilmeden bekliyorsunuz; ama ne güzel çiçekler açtı, ne güzel kuşlar öttü diye kendinizi kandırıyorsunuz” diyordu.
Bu kadar ileri gitmeden, son sözü tekrar Georges Bernanos’a verelim:
“İyimserler mutlu aptallar, kötümserler mutsuz aptallardır!”
Hürriyet-İK, 10.06.2012
Bloğunuza tesadüfen rastladım ve rastladığımdan beri takip etmeye başladım. Yazdıklarınız , paylaştıklarınız gerçekten çok güzel ve eğlenceli. Barkod Sistemi olarak başarılarınızın ve paylaşımlarınızın devamını dileriz.
YanıtlaSil