Gazetelerde, özellikle de (şirketlerin, insan kaynakları departmanlarının veya insan kaynakları danışmanlık şirketlerinin verdiği reklam ve ilanlarla ayakta duran) insan kaynakları gazetelerinde görmeye alışık olmadığınız bir yazı okuyacaksınız bugün Hürriyet İK’da: İş arayan bir kadının isyanı.
B.nin durumundaki binlerce, belki yüz binlerce çalışan ve iş arayan kadının sesini, daha doğrusu sessiz çığlığını duyurmak için yayımlıyoruz bu mektubu.
Kadın olmak zordur. Türkiye’de kadın olmak çok zordur.
2 yüzyıldır süren mücadeleye rağmen, daha kadın-erkek eşitliği bile bir hayal.
Aile hayatında, okulda, çalışma hayatında, toplum hayatında, siyasette, kadın her alanda haksızlığa, ayrımcılığa uğruyor. Uzatmaya gerek yok sanırım.
*
Çalışma hayatında, son yıllarda, kadınlar epey bir mesafe katettiler. Bütün engellemelere rağmen. Tırnaklarıyla kazıyarak. Birçok uluslararası şirketin başında bugün kadınlar var. Şirket dünyasının kimi alanları adeta kadın hegemonyasında.
(Gerçi Serdar’ın ‘Tansu Çiller Sendromu’ adını verdiği bir durum söz konusu, ama bu başka konu. ‘Yetmez ama evet!’ diyelim.)
Buna rağmen, kadınların çalışma hayatına katılımı hâlâ çok düşük, kadınlar arasında işsizlik yaygın, eşit işe kadınlara verilen ücret her zaman daha düşük, şirketlerin her kademe yönetiminde (cam tavan sendromu) kadın sayısı çok az.
B.nin sözünü ettiği, iş ararken ve çalışma hayatında maruz kaldıkları muamele (taciz dahil) ve ayrımcılık cabası. Bekarsan, boşanmışsan, dulsan… yandın. Güzelsen bir dert, güzel değilsen başka dert...
Tabii evli kadınların, hele çalışan annelerin bir de ‘ev derdi’ biniyor bunların üstüne. Hâlâ çocukların bakımı ve ev işlerinde bütün yük kadının sırtında. ‘Görünmeyen iş’ denilen aile-ev işleri sebebiyle aslında çalışan kadın günde 2 mesai yapıyor. Türkiye gibi sosyal açıdan geri kalmış ülkelerde, çalışan annelere kreş vesaire hikaye. Ekonomik şartları daha iyi olan kadınlar da bu kez, annelikle kariyer arasında sıkışıp kalıyor.
*
Peki ne yapacağız?
Öncelikle mevcut kanun, mevzuat ve uygulamalardaki açıkları kapatacak, ayrımcılıkları temizleyecek ve yeni kuralların uygulanmasını sağlayacağız.
Kurumsallaşmış şirketlerde bile daha yapacak çok iş var. Biz, Hürriyet İK’yı hazırlayan ve okuyanlar, mücadeleye buradan başlayabiliriz.
Ama bu iş, kanunla, mevzuatla, zorlamayla olmuyor.
En büyük zorluk… kafaları değiştirmek.
Erkeklerin kafasını değiştirmek.
Belki daha zoru ve fakat daha önemlisi, kadınların kafasını değiştirmek.
Bu konuyu biraz konuşalım.
Hürriyet İK, 09.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder