14 Temmuz 2013 Pazar

Protestocu gençler, Harry Potter ve biz



(Aşağıdaki yazının Harry Potter bölümünü daha önce Has Bahçe'den girip okuyanlar ikinci bölüme atlasınlar lütfen.)


Gençlerle ilgili çok yazdım ama ne yapalım, günümüzün kahramanı onlar!
Kendi değer ölçüleriniz ve yaşlanmış kalıplarınızla gençleri anlamaya çalışmayın, bambaşka bir dünyanın insanları olduklarını kabul edin yeter, demeye getirdim her zaman. 
Çünkü bizim onları anlamamız önemli değil. Zaten onların da böyle bir beklentileri yok. Babalarını aşmak, kendilerini bize beğendirmek gibi bir dertleri yok.
İnanmamız, güvenmemiz, saygı duymamız ve önlerini açmamız yeterli.
*
Eğlenceli bir araştırma haberi geldi geçenlerde.
Vermont Üniversitesi’nden siyasal bilimi uzmanı Anthony Gierzynski, iki yıl boyunca bin kadar gençle görüşerek bir araştırma yürütmüş. Hedef, 7 kitap ve 8 filmlik Harry Potter serisinin gençlerin gelişimi üzerindeki etkisini belirlemek.
Gierzynski, geçen hafta ABD’de piyasaya çıkan Harry Potter and the Millenials adlı kitabında bu araştırmanın sonuçlarını değerlendiriyor.
Özetle diyor ki:
◊ Harry Potter serisinin ilk kitabı (İngiltere’de 1997’de) yayımlandığında 10-12 yaşında olan çocuklar bugün 20’li yaşlarda gençler.
Harry Potter okuyarak ve seyrederek büyümüş gençlerin hayata bakışları ve tepkileri diğer gençlerden gözle görülür şekilde farklı.
Harry Potter’ın ‘kötülerin lideri’ Voldemort’a karşı verdiği mücadele, bu gençlerin pek çoğunu siyaseten etkilemiş ve şekillendirmiş. Politikaya diğer gençler kadar uzak durmuyorlar.
◊ Bu gençler farklılıklara daha açık, siyasal açıdan daha hoşgörülü. (“Mesela bu gençlere ABD’de ayrımcılığa uğrayan gruplar - Müslümanlar, Afro-amerikalılar, göçmenler, eşcinseller, kimliksizler vd - hakkında ne düşündüklerini sorduk. Harry Potter okuyanlar diğerlerinden kesinlikle daha hoşgörülü ve kucaklayıcı.”)
◊ Otoriteyi kabullenmeye kolay yanaşmıyorlar. Şef müsveddelerini, katı normları, kalıplara uymayı kabullenmeyi reddediyorlar.
◊ Daha şüpheci ama daha açık ve dürüstler.
◊ “Dünyadaki olumsuzlukları ortadan kaldırmak istiyorsan, seyirci kalma; tepkini göster ve harekete geç. Daha iyi bir dünyada yaşamak için oturup Dumbledore’un bir mucize yapmasını bekleme, bilinçlen ve diren!” diyorlar.
Bu tanımlar, bilmem size de tanıdık geldi mi?


Ya daima genç kalanlar?

Evet, gençlerle ilgili çok yazdım.
Ama ‘genç kalanlar’ konusuna hiç girmedim.
Yaşı 80’e geliyordu, ağır bir hastalığı vardı, artık yerinden kalkamıyordu; ama anacığım ruhen (ruh ne demek bilmiyorum ama) hep 20 yaşında kaldı.
Bunu kendisi de, hayatın bir mucizesi olarak görüyor ve hayret ediyordu.
Şaşkınlıkla ve mutlulukla ‘ayağa kalkan’ gençliği seyreden bizlerin de (yani anneleri ve babalarının da) kendimizi sorgulamamız vakti geldi.
Çünkü çok uzak değil yarın, bugünün gençlerinin yönettiği ve şekillendirdiği bir dünyada yaşayacağız.
Yarının dünyasında kendimize bir yer edinmek istiyorsak (ki ömür uzuyor, insanlar daha sağlıklı yaşlanıyor, biz de öyle umuyoruz)...
Nasıl yaşlanacağımızı, nasıl yaşlılar olacağımızı, yarının dünyasına nasıl ayak uyduracağımızı düşünmemiz gerek.
Yerim sınırlı, ama şu kadarını söyleyeyim:
Uzmanlar diyorlar ki, beden yaşı ne olursa olsun, ruhen / kafaca / duygusal olarak genç kalmak istiyorsanız, sosyal ilişkilerinizi çok canlı tutun.
Yok yok, konu güzel, bu kadarla kalmayalım.
İlk fırsatta bu konuyu iyice işleyelim...

Not: Azat Can İskender benim hem değerli bir büyüğüm, hem de sadık ve dikkatli bir okurumdur. Ben böyle kitaplardan, dergilerden, araştırmalardan söz edince ‘Bütün bunları nasıl okuyorsun, nasıl yetişiyorsun?’ diye soruyor bana. Dürüstlük gereği bir kere daha söyleyeyim: Hepsini okumam mümkün değil. Genellikle farklı kaynaklardan (ç)alıntılar yapıyorum. Kaynak göstererek elbette.

Hürriyet-İK, 14.07.2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder