(Aşağıdaki yazının Harry Potter bölümünü daha önce Has Bahçe'den girip okuyanlar ikinci bölüme atlasınlar lütfen.)
Gençlerle ilgili çok yazdım ama ne yapalım, günümüzün kahramanı onlar!
Gençlerle ilgili çok yazdım ama ne yapalım, günümüzün kahramanı onlar!
Kendi değer ölçüleriniz ve
yaşlanmış kalıplarınızla gençleri anlamaya çalışmayın, bambaşka bir dünyanın
insanları olduklarını kabul edin yeter, demeye getirdim her zaman.
Çünkü bizim onları anlamamız
önemli değil. Zaten onların da böyle bir beklentileri yok. Babalarını aşmak,
kendilerini bize beğendirmek gibi bir dertleri yok.
İnanmamız, güvenmemiz, saygı
duymamız ve önlerini açmamız yeterli.
*
Eğlenceli bir araştırma
haberi geldi geçenlerde.
Vermont Üniversitesi’nden
siyasal bilimi uzmanı Anthony Gierzynski,
iki yıl boyunca bin kadar gençle görüşerek bir araştırma yürütmüş. Hedef, 7
kitap ve 8 filmlik Harry Potter
serisinin gençlerin gelişimi üzerindeki etkisini belirlemek.
Gierzynski, geçen hafta
ABD’de piyasaya çıkan Harry Potter and the Millenials adlı kitabında bu
araştırmanın sonuçlarını değerlendiriyor.
Özetle diyor ki:
◊ Harry Potter serisinin ilk
kitabı (İngiltere’de 1997’de) yayımlandığında 10-12 yaşında olan çocuklar bugün
20’li yaşlarda gençler.
◊ Harry Potter okuyarak ve seyrederek büyümüş gençlerin hayata
bakışları ve tepkileri diğer gençlerden gözle görülür şekilde farklı.
◊ Harry Potter’ın ‘kötülerin
lideri’ Voldemort’a karşı verdiği mücadele, bu gençlerin pek çoğunu
siyaseten etkilemiş ve şekillendirmiş. Politikaya diğer gençler kadar uzak
durmuyorlar.
◊ Bu gençler farklılıklara
daha açık, siyasal açıdan daha hoşgörülü. (“Mesela
bu gençlere ABD’de ayrımcılığa uğrayan gruplar - Müslümanlar,
Afro-amerikalılar, göçmenler, eşcinseller, kimliksizler vd - hakkında ne
düşündüklerini sorduk. Harry Potter
okuyanlar diğerlerinden kesinlikle daha hoşgörülü ve kucaklayıcı.”)
◊ Otoriteyi kabullenmeye
kolay yanaşmıyorlar. Şef müsveddelerini, katı normları, kalıplara uymayı
kabullenmeyi reddediyorlar.
◊ Daha şüpheci ama daha açık
ve dürüstler.
◊ “Dünyadaki olumsuzlukları ortadan kaldırmak istiyorsan, seyirci kalma;
tepkini göster ve harekete geç. Daha iyi bir dünyada yaşamak için oturup
Dumbledore’un bir mucize yapmasını bekleme, bilinçlen ve diren!” diyorlar.
Bu tanımlar, bilmem size de
tanıdık geldi mi?
Ya daima genç kalanlar?
Ya daima genç kalanlar?
Evet, gençlerle ilgili çok
yazdım.
Ama ‘genç kalanlar’ konusuna hiç girmedim.
Yaşı 80’e geliyordu, ağır
bir hastalığı vardı, artık yerinden kalkamıyordu; ama anacığım ruhen (ruh ne
demek bilmiyorum ama) hep 20 yaşında kaldı.
Bunu kendisi de, hayatın bir
mucizesi olarak görüyor ve hayret ediyordu.
Şaşkınlıkla ve mutlulukla ‘ayağa kalkan’ gençliği seyreden
bizlerin de (yani anneleri ve babalarının da) kendimizi sorgulamamız vakti
geldi.
Çünkü çok uzak değil yarın,
bugünün gençlerinin yönettiği ve şekillendirdiği bir dünyada yaşayacağız.
Yarının dünyasında kendimize
bir yer edinmek istiyorsak (ki ömür uzuyor, insanlar daha sağlıklı yaşlanıyor,
biz de öyle umuyoruz)...
Nasıl yaşlanacağımızı, nasıl
yaşlılar olacağımızı, yarının dünyasına nasıl ayak uyduracağımızı düşünmemiz
gerek.
Yerim sınırlı, ama şu
kadarını söyleyeyim:
Uzmanlar diyorlar ki, beden
yaşı ne olursa olsun, ruhen / kafaca / duygusal olarak genç kalmak
istiyorsanız, sosyal ilişkilerinizi çok canlı tutun.
Yok yok, konu güzel, bu
kadarla kalmayalım.
İlk fırsatta bu konuyu iyice
işleyelim...
Not: Azat Can İskender benim hem değerli bir büyüğüm, hem de sadık ve
dikkatli bir okurumdur. Ben böyle kitaplardan, dergilerden, araştırmalardan söz
edince ‘Bütün bunları nasıl okuyorsun, nasıl yetişiyorsun?’ diye soruyor bana.
Dürüstlük gereği bir kere daha söyleyeyim: Hepsini okumam mümkün değil.
Genellikle farklı kaynaklardan (ç)alıntılar yapıyorum. Kaynak göstererek
elbette.
Hürriyet-İK, 14.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder