ya da
Türkiye’de çocuk yetiştireceklere...
(Ön-not: 2007
yılından kalma ama bugün o günden çok daha güncel bir yazı. Tekrar benzer bir
şey yazmayı artık içim kaldırmadı, kusura bakmayın.)
Çocuk yetiştirmek, adı
üstünde, yarın yaşayacağı dünyaya en iyi şekilde hazırlamak, karşılaşabileceği
her zorluğun üstesinden gelecek şekilde donatmak, mutluluğunu gözardı etmeden,
başarı şansını azamiye çıkarmak demek. Peki, bugün evlerimizde ve okullarımızda
çocuklara verdiğimiz eğitim onları yarının Türkiye’sine iyi hazırlıyor mu
sizce?
*
Bir değil, iki değil,
kaç kere yazdım:
Çocuklarımızı yanlış
yetiştiriyoruz!
Uzatmayayım.
“Arkadaşının oyuncağını
alma, kendi oyuncağını arkadaşınla paylaş, yalan söyleme, dürüst ol, namuslu
ol, hakkına razı ol, başkalarının hakkına saygılı ol, borcunu gününde öde,
verdiğin sözü tut, adil ol...”
Eee, beyni böyle yanlış
telkinlerle yıkanmış çocuk, Türkiye’de nasıl ‘başarılı’ olacak?
Bırakın başarılı olmayı,
nasıl ayakları üzerinde duracak?
Yanlış, yanlış yetiştiriyoruz
çocuklarımızı.
Daha bebekken anlattığımız
masallara bakın.
Bütün masallarda,
dürüstler, namuslular, iyiler, haklılar sonunda mutlaka kazanır.
Gerçek hayatta... biraz zor kazanır!
Çocukların odasını
süslediğimiz, kuru boyayla resmini doldurttuğumuz hayvanlar bile sakıncalı,
pasif, zayıf.
Niye kendine örnek
diye süt kuzusunu alsın ki çocuk? Kurt olmak varken...
Niye Allah’ın ayısını
‘cici bir pelüş’
olarak yutturuyoruz ki? Yarın Taksim’den Tünel’e kadar yürüse, beş yüz tane
‘gerçek ayıyla’ yolu kesişecek olan çocuklara...
Niye çocuk, kinik ve
açgözlü Tom’un karşısında en küçük bir şansı olmayan Jerry’nin safında yer
tutsun? Niye güçlünün yanında yer almak varken, yanlış yerde dursun?
Niye bütün maceralarda
iğrenç kedi Sylvester bir civcive (Tweety), aslında çok zeki bir hayvan olan bir çakal, Bipbip’e yenilir?
Bütün bunlar, üst üste
gelince, çocuk (hele hele Türkiye’de) ümitsiz bir vak’aya dönüşür. Bakınız bu
satırların yazarı.
*
|
Johhny rook |
Diyorum ki, keşke anam
babam bana... bizim çocukluğumuzda öyle çizgi roman filan da yoktu gerçi ya,
keşke bana, örnek olarak muhteşem kuş Johnny rook’u gösterselerdi.
Muhteşem çünkü İĞ-RENÇ
bir yaratık.
Hırsız, soysuz, acımasız,
ahlâksız, bencil... hasılı Türkiye’de yaşamak için İDEAL bir canlı.
Tabiat (sadece
Falkland adalarında yaşayan ve koruma altına alınan) bu hayvanı havada uçmak,
yerde koşmak için mükemmel yaratmış. Kartalla karga karışımı bir kuş. Anası,
yavruyu daha uçmayı öğrenmeden, can düşmanları olan albatros kuşlarının arasına
terk edip gidiyor. Yavru burada sağ kalmayı öğrenmek zorunda. Kaçacak,
gizlenecek, aç kalmamak için çalacak... tıpkı bir sokak çocuğu...
Sokak çeteleri
oluşturan; evleri basıp çöp kutularını talan eden; çadırları söküp konserve
kutularını çalan ve açan; sürüden ayırdıkları koyunları – gözlerini oyarak –
uçurumdan düşüren ve leşini yiyen; avlamayı sevdikleri bir kuş türü – adını
unuttum – bunlara yem olmamak için gündüzleri gizlenip, geceleri ortaya çıktığı
için... vardiya halinde, yarısı gündüz yarısı gece avlanan...
Hasılı, isim vermeyeyim,
çevremde bir çok örneğini gördüğüm türden AZ BULUNUR bir iğrenç yaratık!
Eh haliyle, ben de
hayatta başarılı olmak için dürüst / namuslu / kendi halinde yani salak bir
civcivdense böyle muhteşem bir Johnny rook olmayı tercih ederdim elbet.
Şimdi gazetecilikte /
ticarette / siyasette... artık ne yöne gitti idiysem, güçlü / zengin / muteber
bir BÜYÜK ADAM idim...
*
Bir iki örnek daha
ister misiniz? Vereyim...
Mesela ‘mafya
yöntemleri’ uygulayan parazit kuşlar.
Yumurtalarını başkasının
yuvasına bırakan, yavrusunu başkasına beslettiren tepeli guguk kuşu (clamator glandarius) meşhurdur,
biliyorsunuz. Yuvanın sahibi garip ana baba, kendi yavrularını yuvadan atan bu
‘azman’ misafiri besleyeceğim diye kendini parçalar garibim...
|
Boz başlı inek kuşu (erkek) |
Bir de – asıl - boz başlı inek kuşu (molothrus ater). Bu parazit kuş da iri yumurtalarını başka bir
türün (Türkçesini bulamadım, Latince adı protonotaria citrae olan bir tür) yuvasına bırakır ve gerekirse... eşkiyalıktan kaçınmaz.
Florida
Üniversitesi’nden iki uzman bir araştırma yapmışlar. Boz başlı inek kuşunun
diğer türün yuvasına bıraktığı kimi yumurtaları gizlice kaldırmışlar.
Gözlemlenen yüz yuvadan 56’sı... inek kuşları tarafından ‘CEZA OLARAK’ yerle
bir edilmiş!
Yani inek kuşu,
yumurtalarına ve yavrularına baktırmak için, başka türleri TERÖRİZE etmekten
bile çekinmiyor.
Hatta, Proceedings of the National Academy of
Sciences dergisinin mart sayısında yer alan bir makaleye göre, inek kuşu,
bu protonotaria citrae’nin yuvasını
bozup, kuşu yeni bir yuva yapmaya zorluyormuş. Böylece talihsiz kuşu ‘kendi
işine geldiği zaman’ yumurtlamaya ve kuluçkaya yatmaya mecbur ediyormuş.
Biz çocuklarımızı protonotaria citrae olarak yetiştirmek
için yırtınıyoruz.
Yarın boz başlı inek
kuşları tarafından sömürülsün diye!
Hürriyet-İK, 25.05.2014