Amerikan danışmanlık şirketi
Leadership IQ’nun yaptığı dört dörtlük çalışmayı Türk okuruna duyurmanın bana
nasip olması takdiri ilahi olabilir mi?
Çünkü özetle şunu söylüyor
araştırma:
• Şirketinden ve tepe
yöneticisinden çok memnun, işinde çok mutlu ve canla başla çalışmaya hazır
(‘engagement’ kelimesinin karşılığı yok ki Türkçe’de) çalışanlar, aynı zamanda
‘en kötü’ çalışanlardır. Performansları (Leadership IQ’nun skalasına göre)
3.gruba yani ‘zayıf performans’ grubuna girer.
• Buna karşılık hiçbir
şeyden memnun olmayan ‘kakırcılar’ (yani sürekli söylenip şikayet edenler –
bakınız 23.01.2011 ve 08.04.2012 tarihli yazılar) performansı en yüksek
çalışanlardır.
Tabii ki bu araştırmadan ‘yüksek
performans göstermek için illa kakırcı olmak gerekir’ gibi bir çıkarımda
bulunmak yanlış. Böyle bir korelasyon söz konusu değil. Çok motive, çok
‘engaged’ ve aynı zamanda performansı yüksek çalışanlar da vardır elbet.
Ancak (bunu ben
söylemiyorum, Le Monde yazarı Annie
Kahn söylüyor) sorun istatistik olarak bu çalışanların (yani hem performansı,
hem motivasyonu hem de mutluluk oranı yüksek olanların) çok küçük bir azınlık
olması.
Çünkü, diyor Kahn “bu
çalışanlara nasıl davranmak gerektiğini bilen yönetici çok az”.
Devam ediyorum alıntı
yapmaya:
“En iyiler şirketi terk
ediyor yahut da lanet edip oturuyor. Çünkü şirket, onların kıymetini bilmiyor.
Yöneticiler, bu çalışanların farkının farkında bile olmadığı için takdir ve
teşekkür dahi etmiyor. Yetkili-bilgili çalışanlar, açığını kapatmak zorunda kaldıkları
vasat çalışanlarla aynı kefeye koyulmaktan şikayetçiler. Bu vasatlar
şirketlerine ve yöneticilerine çok bağlı oldukları için şirket tarafından
taltif de ediliyor hatta terfi ediyorlar. Ve neticede, vasat çalışanlar vasat
olduklarının bazen bilincine dahi varmıyorlar. Bu da tabii, bu vasatlarla ekip
halinde çalışmak ve onların da işini yapmak zorunda olanları deli ediyor.”
diyor araştırma raporu.
Tabii bunun bir de ‘evrim
süreci’ var:
En iyiler şirketi terk
ediyor yahut performansları düşüyor; vasatlar kalıyor hatta yükseliyor.
Vasatlar çok mutlu oldukları
şirketlerini eşe dosta tavsiye ederek kendileri gibi yeni vasatların istihdam
edilmesine sebep olurken; performansı yüksek olan kaliteli çalışanlar tam
tersi, kendi gibileri şirketten uzak tutuyorlar.
Uzun vâdede şirketin çalışan
kalitesi de, performansı da, kamuoyundaki imajı da sürekli düşüyor. Bir kısır
döngü şeklinde.
Tabii ki bu araştırmada
sadece ‘yetkili-bilgili-kakırcılar’ söz konusu.
Kohn’un dediği gibi, bir de
ayıptır söylemesi Mart kedisi misali, hem bağırıp çağırıp şikayet edip, hem de
adam gibi çalışmayanlar var ki, ayrı mesele.
*
Hemen şunu ilave edeyim, bu
araştırma sadece Amerika Birleşik Devletleri’ni kapsamaktadır. Hatta
ilgilendirmektedir.
Ben, Serdar Devrim, 30 küsur
yıllık profesyonel çalışma hayatımda gördüklerime ve yaşadıklarıma bakarak
şahadet ederim ki, bizde böyle şey olmaz.
Bizim yöneticilerimiz iyiyle
kötüyü, çalışanla çalışır gibi yapanı, dürüstle yalakayı, bilenle cahili
ayıracak birikim, sağduyu ve kapasiteye sahiptir herhalde.
Yani, herhalde!
Not: Hürriyet İnsan Kaynakları gazetesinin yöneticisi ve yazarı
olarak Türkiye’nin ‘insan malzemesi’nden şikayetimi ve geleceğe yönelik
endişelerimi dile getiriyorum. Hükümet demek benzer endişelere sahipmiş ki,
tedbir almak gereği duymuş. İktidar partisinin iki numarası, genel başkan
yardımcısı Mehmet Ali Şahin açıkladı, “Seçmeli de olsa Kuran dersini koyduk.
Çünkü insan malzememiz bozuldu.” Bu açıklama her şeyi anlatıyor zaten.
Hürriyet-İK, 28.04.2013