24 Ocak 2014 Cuma

Şirketlerde paralel yapılanma


Prosedürlere körü körüne bağlı, hiyerarşiye ölümüne saygılı yönetici, gün olur karmaşık sorunların üstesinden gelemez.

Birilerini harekete geçirmek, yardım almak, işleri hızlandırmak, imkansızı mümkün kılmak için biraz ‘kural dışı’ hareket gerekebilir. Ki gerekir.

Buna ‘kuralları delmek’ değil de ‘esnek davranmak’ diyelim.

Hiyerarşiyi baypas etmek’ değil de, ‘işi hızlandırmak’ yahut ‘bu kadarcık iş için sayın müdürümü rahatsız etmemek’ diyelim.

Zaten istediğiniz kadar kural koyun, sistem kurun; kurum ve kuruluşlar birer ‘canlı organizma’dır ve sizin iradenizden bağımsız ve zamanla değişen bir takım kurallar yaratacaklardır.  Kendilerine has kurallar.

Keza, kurum ve kuruluşları oluşturan insanlar da tek tip değildir. Ahmet Bey gidip Ayşe Hanım geldiğinde, en kurumsal şirkette bile bir şeyler değişecektir.

Ancak kuralları esnetmenin de birtakım kuralları vardır.  Aklıma gelenleri sırasız söyleyeyim:
*

Altın kural: Gereğinde biraz ‘esnek’ davrandığınızı, değil sağda solda övünerek anlatmak, işkence altında bile itiraf etmeyin; kuralları sonuna kadar uyguladığınızı ve
hiyerarşiye bağlılığınızı tekrarlayıp durun.

Ve tabii bu arada, aşağıda söylediklerimi yaptığınızı da zinhar - hani çapkınların ‘üstünde yakalansan dahi sonuna kadar inkâr’ kuralı vardır, o kararlılıkla reddedin.

Kural: Kuralları kafanızda (size özel) kategorilere ayırın. Bazılarını mutlaka uygulayın, bazılarında esnek davranın, bazılarını hiç uygulamayın.

Yani yeri geldiğinde bulanık durumlardan, gri alanlardan, ikicilikten (farklı, zıt ve fakat birbirini tamamlayan iki özellik taşıma durumu), muğlaklıktan (birkaç anlama çekilebilme, anlaşılmazlık durumu) korkmayın.

Kural: Yukarıdaki kuralda sözünü ettiğim kategoriler de esnek olsun, duruma ve zamana göre değişebilsin.

Kural: Yönetim yahut organizasyon şemaları (yani kimin kime bağlı olduğunu, unvanının ne olduğunu filan gösterir şema) nadiren gerçeği yansıtır.

Çok şirkette yoktur yahut da asla okumayacak olan yabancı yatırımcılar için hazırlanan İngilizce yıllık raporda âdet yerini bulsun diye bir tane çiziktirilmiştir.

Siz çalıştığınız kurumun teorik şemasını boşverin, ‘organik’ yani canlı ve gerçek şema nasıldır, çözmeye çalışın.

Tamam Ahmet Bey satın alma müdürü, Şule Hanım müdür yardımcısıdır ama, fotokopi toneri alımlarını ofisboy Cem bir şekilde hallediveriyordur.

Genel müdürün gözdesi (!) Nazan Hanım kurumsal iletişim koordinatörü görünüyordur ama bu işlerden hiç anlamaz, gibi.

Kural: Türkiye gibi ülkelerde, ikili ilişkiler her ahval ve şeraitte kurumsal ilişkilerden daha iyi işler. Eğer muhasebe müdürü arkadaşınızsa, faturanız üste çıkıverecektir. Patronun sekreteriyle çay içiyorsanız, randevu almanız kolaylaşacaktır. Hasılı, bazen ‘alttakiler’ size ‘üsttekiler’den çok daha faydalı olacaktır. Demem o ki, onları da ihmal etmeyin.

Kural: Her şirkette ‘paralele paralel’ ilişkiler vardır. Vezne şefiyle aranız iyiyse, öğlen yemeğe beraber indiği arkadaşı ulaştırma şefi size istediğiniz aracı daha çabuk verecektir.

Vesaire, vesaire. Size daha böyle çok ‘sosyolojik kural’ uydur... pardon, sayabilirim.

*

Yani özetle- bu söyleyeceklerimden lütfen kimse siyasi anlamlar çıkarmaya çalışmasın ve sözünü ettiğim bu ‘paralel yapılanma’ hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet çetesi gibi de
algılanmasın, yani şirketin zararına karanlık işlerden söz ediyorum sanılmasın. Hayır, kurumların işleyişindeki fiili duruma dikkati çekmeye çalışıyorum. O kadar.

Yani, diyordum kendi lafımı kesmeden evvel, ne kadar kurumsal olursa olsun, hele hele bizimki gibi bir memlekette, her kurum ve kuruluşta ‘resmi yapılanma’nın (artık duruma göre) içinde / üstünde / altında / yanında, mutlaka farklı bir ‘fiili yapılanma’ oluşur, vardır.

İşleri, bu ‘fiili yapılanma’ yürütür. Diğeri ‘gibi yapmakla’ yetinir.

Yöneticiler haberleri yokmuş gibi yapsalar, hatta yüksek sesle reddetseler de, şirketin içindeki bu ‘paralel yapılanma’, hatta kimi durumlarda ‘paralel şirket’in varlığını bal gibi bilirler, bununla fıstık gibi geçinirler, mis gibi uzlaşırlar.

Hatta, tıkandıkları zaman paralel sistemden onlar da yararlanırlar.

Hatta hatta, önce Türk sonra yönetici oldukları için, kendi koydukları kuralları gözlerini kırpmadan kendileri deler, hiyerarşiyi baypas eder  ve ‘paralel yapılanma’yı bizzat yaratırlar.

(Bugüne kadar kötü giden işleri ‘paralel yapılanma’ya mal eden çıkmadı ama yakında bu da olacaktır.)

Böyle olunca da, öyle Amerikan ‘manacmınt skul’larında okutulanlar; avuçla dolar ödenerek getirilen, kerameti kendinden menkul yönetim gurularının kimsenin anlamadığı ama herkesin alkışladığı içi boş yemesi hoş lafları, Türkiye’de bir işe yaramaz.

Hürriyet-İK, 26.01.2014






1 yorum:

  1. Serdar Bey yazınızı tebessümle okudum çok hoş bir yazı olmuş keşke birde bu paralel yapının alt yapılarında da bahsetseydiniz, İş yerindeki karşıt görüşlülerin oluşturduğu gruplar gibi mesela. Ne yazık ki ülkemizde iş yerileri böyle dolayısıyla devlet idaresi de böyle ve tekrar dolayısıyla ülkemizde geri kalıyor.
    Hürriyet ilan

    YanıtlaSil