21 yaşındaki bir
genç yazar, diğer çocuklardan ‘farklı’
ve efemine olduğu için maruz kaldığı ayrımcılığı, hakaretleri, şiddeti ve ‘kendisi olup’ kurtuluşunu anlatıyor.
İyi bir liseden
mezun olmak; Paris’in en iyi üniversitelerinden birinde felsefe okumak; Sartre,
Nizan, Aron, Althusser, Jankélétich, Bourdieu gibi devleri yetiştiren Ecole
Normale’in öğrencisi olmak, Edouard
Louis’yi Eddy Bellegueule’den kurtarmış.
Bir röportajda “Ben ben olmamı Cumhuriyet Okulu’na
borçluyum” diyordu.
Hara-Kiri’nin kurucusu, 68 gençlik olaylarının fikir
önderlerinden gazeteci yazar François
Cavanna geçen hafta öldü. İtalyan göçmeni bir yol amelesi babanın ve
temizlikçi bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Cavanna, her fırsatta
Cumhuriyet Okulları’na ve fedakâr Cumhuriyet öğretmenlerine olan borcunu
hatırlatırdı.
*
Bunları okurken gene
içim cız etti.
Özel kurumlara
itirazım yok. İsteyen, imkanı olan, çocuğunu istediği okula göndersin.
Ama Millî Eğitim ve
Cumhuriyet Okulları, liberalizme ve kâr hırsına feda ve heba edilmesin.
Devletin
devredilemez temel görevleri vardır:
Adalet (çöktü),
güvenlik (çöktü), eğitim (çöküktü, satıldı), sağlık (çöküktü, satıldı).
Adalet ve güvenlik
siyasî hesaplarla yok edildi. Eğitim hem siyasî, hem merkantil hesaplara kurban
edildi. Sağlık, yandaş sermayeye, eşe ve dosta, cemaatlere peşkeş çekildi.
Oysa en fakirinden
en zenginine, en kudretlisinden en garibine, 31 Aralık tahminine göre
76.667.864 T.C. vatandaşından her birinin adalet, güvenlik, eğitim ve sağlık
ihtiyacını insanî, medenî ve müsavî seviyede temin, devletin tek ve temel
görevidir.
Ama Devlet, yerine
getirmediği gibi göreve ihanet etmiştir.
Liberalizm hayranız
ama... TC Devleti yıl sonunda bilanço yayımlayan bir kurum olsaydı, çoktan ya
batmış ya kapatılmıştı. Oylarımızla bize hizmet etsinler diye seçtiklerimiz ve
fakat kendini ciddi ciddi ‘Seçilmiş’
zannedenler, yıl sonunda performans ölçümü yapılan yöneticiler olsaydı çoktan
kovulmuşlardı.
Millî Eğitim
Bakanlığı’nın görevi, parası olanların daha iyi okula gitmesini, parası
olmayanların da iyi kötü asgarî okuma yazma öğrenmesini düzenlemek ve bunu ‘Millî Eğitim’ diye bize yedirmek
değildir.
Eğitimlilerin daha
iyi eğitimli, zenginlerin daha zengin olmasına hizmet etmek ‘Millî’ Eğitim olmasa gerek. ‘Babanın
parası kadar eğitim’ diye bir Millî Eğitim olmasa gerek.
Defalarca
söylediğimi bir kere daha tekrarlayayım. Eğitimin ‘Millî’ vasfı olmazsa olmazdır. Devletin ve hâlâ Millî diye
yutturulmaya çalışılan Eğitim Bakanlığı’nın görevi Kandilli’deki Kont Ostrorog
Yalısı’nda mukim Rahmi Koç beyin ahfadı ile Şemdinli’nin Alan köyündeki ahırdan
bozma evde yaşamaya çalışan Rehmi Beran’ın nevîçirkine aynı kalitede eğitim ve
dolayısıyla ‘şans eşitliği’ temin
etmektir.
*
Anahtar kelime işte
budur: ŞANS EŞİTLİĞİ.
Ancak herkese şans eşitliği sağlayarak ‘sosyal asansör’ü işletebilirsiniz. Ancak her çocuğun önünü açarak yeni kabiliyetleri topluma kazandırabilirsiniz.
Ancak herkese şans eşitliği sağlayarak ‘sosyal asansör’ü işletebilirsiniz. Ancak her çocuğun önünü açarak yeni kabiliyetleri topluma kazandırabilirsiniz.
Yoksa, liberal
politikalarla zenginlik ve dolayısıyla paralı eğitim giderek daha küçük bir
azınlığın tekeline girdiğine göre; yarın çocuğunuzu okutacak öğretmen,
ameliyatınızı yapacak doktor, arabanızı tamir edecek usta bulamazsınız.
Daha doğrusu
bulursunuz; doktor sayısı, öğretmen sayısı, tamirci sayısı azalmıyor, artıyor
ama... ya kalite?
Woodrow Wilson’ın “Köylüyü kral yapmakla krallık demokrasi
olmaz” dediği (ve bizim de bunu ispat ettiğimiz gibi), mezun ederek adam
edemezsiniz.
Ve 2023 için tek
hedef olarak ‘Dünyanın bilmem kaçıncı
ekonomisi’ olmayı koyarken, bunu yaratacak insanı eğitmezseniz, sadece ve
sadece (sokaklarda giderek çoğalan) ‘paralı
görgüsüz sığırlar’ üretirsiniz.
Hürriyet-İK, 09.02.2014
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSerdar bu yazınız için gerçekten sizi tebrik ediyorum. İçimden dedim ki Serdar Bey sadece Mili Eğitimi tüm Türkiye'yi özetlemiş. Ders alınır demek istiyorum ama her şeyin para olduğu dönemde bunlar anlamaz.
YanıtlaSilHürriyet İK ilan
Eğitimin kötü olup dersanelere ihtiyaç duyulan sistemlerde dersaneler arası ticari rekabette kaçınılmaz olarak gelinecek nokta şüphe,şaibe, içsel bilgiye erişim, etik ve yasa dışıliktir. Her sınav türü ve döneminde benzer konular toplumu yormaktadır. Özkaya Çözüm tüm eğitim alanlarında köklü düzenlemeler ve dersanelerin kapatılmasıdır.
YanıtlaSilAli Fethi Yılmaz yazdı 04.03.2019
Tıpta Uzmanlık Sınavı sonrasında ÖSYM’nin soruları ve cevap anahtarını yayımlamadan önce sınav soruları sosyal medyada yer aldı. 24 Şubat 2019 Pazar günü gerçekleşen Tıpta Uzmanlık Sınavı öncesinde soruların Whatsapp gruplarında paylaşıldığı iddia edilirken, TUS sorularının çalındığı tartışmaları gündeme gelmişti.Sınav sorularının çalındığı iddiaları üzerine ÖSYM açıklama yaptı. TUS soruları ve cevap anahtarının çalındığı iddialarının odağındaki TUSDATA isimli dershane de konuyla ilgili açıklama yaptı. TUS’a giren doktorların Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne yaptıkları şikayetler ve söyledikleri, “sınav soruları çalındı mı” sorularını kuvvetlendirdi. Sınava giren bir doktor konuyla ilgili, "Bugün TUS dershanesine gitmeden başarı elde etmek çok zor” dedikten sonra, “Sızıntı iddiasının odağındaki TUS dershanesinin sınav öncesi 50 kişilik özel gizli grup oluşturduğunu ileri sürülüyor. Sınav soruları derece yapmaları için bu özel gruba verildi iddiası var. Bir de yüzde 98 soru tutturma, çıkan tüm sorulara referans spot bilgi paylaşımı sızıntı ihtimalini kuvvetlendiriyor. Binlerce tıp doktorunun emeğinin çalınmasına sessiz kalınmamalı” iddialarında bulunmuştu. Konuyla ilgili sosyal medyada ve farklı mecralarda da iddialar dile getirilmesi üzerine, TUSDATA sınava giren hocalarının soruları ezberledigini ifade etmişti. CİMER’e yapılan şikayete ÖSYM Hukuk Müşavirliği yanıt vermişti. ÖSYM açıklamasında, TUSDATA’nın “soruları ezberledik” şeklindeki açıklamasına yer verdi ve sorular ÖSYM'den iki gün erken açıklandığı için telif hakkı konusunda yasal işlem başlatılacağı ifade edildi.
ÖSYM Başkanlığı Hukuk Müşavirliği CİMER’e yapılan şikayete şöyle yanıt vermişti: ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda, sınavlara giren bazı adaylarca sınav esnasında sorular ezberlenerek (bazen farklı adaylarca sınav esnasında ezberlenen sorular sınavdan sonra bir araya getirilerek) sınav sonrasında facebook, twitter, instagram, whatsapp, youtube gibi sosyal medya platformları üzerinden paylaşılabilmektedir.
Orijnaline en yakın şekilde çıkartarak soruları sınav bittikten sonra whatsapp üzerinden paylaştıkları açıkça ifade edilmiştir.Telif hakkı Başkanlığımıza ait olan sınav soru ve cevaplarının 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa aykırı olarak Başkanlığımızın yazılı izni olmaksızın yayınlanması suç olduğundan sınav sonrasında soruları izinsiz yayınlayan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulmakta ve aynı zamanda erişimin engellenmesi kararı verilmesi, Sulh Ceza Mahkemesi Hakimliğinden talep edilmektedir.ilgili kişi ve kurumlar hakkında gerekli yasal işlemler başlatılmıştır.”
2019-TUS sorularının sızdırıldığı iddiaların merkezinde olan TUSDATA’nın kurucuları arasında yer alan Uzman Doktor Sami Selçukbiricik’in bağlantıları da dikkat çekiyor. Uz. Dr. Sami Selçuk Biricik, kurucu olmasının yanı sıra, çeşitli illerde yapılan TUSDATA seminerlerine konuşmacı olarak katılıyor ve DUSDATA sitesinde yazarlık yapıyor İstanbul’da İskenderpaşa Cemaati’nin lideri Muhammed Nureddin Coşan’ın vakfettiği “Asfa Eğitim Vakfı" yönetim kurulunda, TUS sorularını sızdırdığı öne sürülen TUSDATA’nın kurucusu Uz.Dr.Sami Selçukbiricik’in adı da geçiyor. Sami Selçukbiricik, Özel Asfa Ferda Koleji Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı.
Türkiye geçmişte ÖSYM sınav hırsızlıklarıni geçmişte çok yaşadı. Dün FETÖ’nün yaptığı sınav hırsızlıklarının sonucunda Türkiye hala bedel öderken bugün devlete yerleştirilen başka cemaatler üzerinden yine aynı iddiaların konuşulması “Ne zaman ders alacağız” sorularını da beraberinde getiriyor.Fethi Yılmaz Odatv.com