9 Kasım 2014 Pazar

'Çalışan' dediysek...

27 Mayıs öncesi, sıkıyönetim günleri. İktidar, sokağa dökülen üniversite öğrencilerinin üstüne asker gönderiyor. Ancak genç subayların gönlü gençlerden yana. Beyazıt Meydanı’nda yaşanan gerçek bir sahne. Genç teğmen, karşısına omzunda mavzer tek sıra dizilmiş erata soruyor:
- Asker, karşında kim var?
- Düşman var komutanııııım!
- Oğlum, yavrum, bak bi’ kere daha söylüyorum: Karşındaki düşman değil, kardeşin, senin kar-de-şin. Anladın mı? Kim varmış karşında?
- Düşman varmış komutanııııım!


Askerin ezberini bozmak kolay değil.
Tabii ki kimse İK’cılara ‘karşında düşman var’ demiyor, benzetmede hata olmasın. Yüz İK’cıdan doksan dokuzu çalışanları mutlu etmek ister ve mutlu çalışanlarla çalışmayı yeğler. Ama öyle şeyler duyuyoruz ki, bazen içimden kimilerine “Arkadaşlar, kraldan fazla kralcı olmayın; karşınızda düşman yok, sizin kardeşleriniz var” diyesim geliyor.

Karşındaki de senin gibi bir maaşlı çalışan. Şirketi ve patronu kandırmaya, soymaya, yolmaya ‘çalışan’ değil; üç kuruş maaş için işini haysiyetiyle yapmaya çalışan bir insan...
Elbette standartlar, prosedürler, denetimler olacak. Olması lazım. Elbette (âdil olması şartıyla) bir takım tatsız kararlar alınacak, uygulanacak.

Ama öyle “Hadi bakalım, sıkıysa şimdi de yap da görelim” edasıyla değil. Çalışanlara “Sana güvenmiyoruz, gözümüz üstünde, zaten bak biz senden daha uyanığız” gibi şevk ve onur kırıcı, verimlilik düşmanı mesajlar vererek değil. Yani hoyratlıkla değil, empatiyle...
Bi dakika, bi dakika… 100 İK’cıdan 99’u dedim diye, teflonlaşmak yok. Sizin yüzde 1’e dahil olmadığınız ne malum?

Hele bir düşünün bakalım, sütten çıkmış ak kaşık mısınız? Emin misiniz?

Hürriyet-İK, 09.11.2014



 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder