Mevcut ve geçmiş hükümetlerin
Cumhuriyet’e ihanet ederek Millî vasfını yok edip Eğitim’i özel sektöre peşkeş
çekmesinin sonucu; Türkiye’de var olan eğitim sistemi (buna hâlâ ‘sistem’ denirse) eşitlik değil,
eşitsizlik üretiyor. Zenginler daha iyi okullara, daha iyi bir eğitime erişiyor. Yani zenginlikle eğitim arasında ‘doğrudan ve aynı yönde’ bir ilişki söz
konusu.
Ancak, ailenin ekonomik durumunun çocuğun eğitimine etkisi bununla da kalmıyor. Nature Neuroscience dergisinde yer alan bir makale ‘ana-babanın gelir seviyesiyle çocuğun beyin kıvrımları arasında bir korelasyon olduğunu’ gösteriyor. Beyin kıvrımları da haliyle çocuğun anlama, öğrenme, düşünme kapasitesini etkiliyor.
Güney Carolina Üniversitesi’nden
Elizabeth Sowell ve ekibi, yaşları 3 ila 20 arasında değişen 1.099 birey
üzerinde bir çalışma yürütmüşler. Çeşitli zeka testleri uygulanan deneklerin
beyin morfolojisi MR (Manyetik Rezonans) ile görüntülenmiş. Genetik testlerle
etnik kökenleri incelenmiş. Ana-babalarının gelir ve varlık durumu incelenmiş.
Özet sonuç: “Ailenin geliriyle çocuğun beyin yüzölçümü
arasında logaritmik bir ilişki mevcut.”
Tercümesi: Fakir ailelerde,
küçük gelir farkları, çocuğun beyin yüzölçümünde görece büyük farklara sebep olurken;
zengin ailelerde aynı orandaki gelir farkları, çocuğun beyin gelişiminde daha
küçük farklara sebep oluyor.
Uzmanlar, gelir durumunun beyin
gelişmesindeki etkisinin en çok, beynin konuşma
ve ifade, okuma, karar verme ve yön bulma merkezlerinde görüldüğünü
söylüyorlar. (Dikkat: Aynı uzmanlar, bu bulgunun bir ‘determinizm’ olmadığını da vurguluyorlar. Yani ‘zengin ailenin çocuğu zeki olur; fakir ailenin çocuğu daha az zeki olur’ şeklinde bir sebep-sonuç ilişkisi söz konusu değil. Ama ailenin sosyo-ekonomik durumunun çocuğun beyin kıvrımları üzerinde bir etkisi olduğu ortada.)
Yani ekonomik eşitsizliğin
çocukların üzerinde biyolojik etkisi çarpıcı.
Benzer bir çalışma yürüten bir
Fransız uzman, ‘Bu eşitsizlik nasıl
ortadan kaldırılabilir?’ sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Sosyo-ekonomik durum, iki
faktörü etkiliyor: Biri biyolojik, diğeri eğitimsel. Biyolojik eşitsizliği
azaltmak için, fakir ailelere hamilelik, doğum ve doğum sonrası destek vermek
gerekir. Sosyo-eğitimsel eşitsizliği azaltmanın yolu da okul öncesi eğitimden
geçiyor. Fransa’da kreş ve anaokulu yaygın. Ama çocuklar okul öncesi eğitime
eşit gelmiyorlar zaten.” (*)
*Türkiye’de zengin-fakir ayrımı yani ekonomik eşitsizlik rekor düzeyde.
Keza eğitime erişimde
eşitsizlik, yukarıdaki faktörün de etkisiyle, rekor düzeyde ve uçurum giderek
büyüyor.
Buna karşılık, Batılı uzmanların
‘fakirliğin beyin gelişimine,
dolayısıyla eğitime olumsuz etkisini’ ortadan kaldırmak için önerdikleri ana-çocuk sağlığı ve okul öncesi eğitim de Türkiye’de ha var
ha yok. Varsa da bazı STK’ların gayretiyle var.
Bunun yerine biz, her konuda
olduğu gibi, ‘Türk usulü’ yöntemler
geliştiriyoruz.
Mesela, gelir uçurumunu
azaltmak yerine, yeni iktidar zenginleri yaratmak gibi…
İlköğretim öğrencilerine Kuran
ezberletmek; bütün liseleri imam-hatibe çevirmek; fakirler daha da çok doğursun,
eğitmeyecek daha çok çocuğumuz olsun diye üçüncü, dördüncü çocuğa teşvik primi
vermek gibi…
Zaten fazla beyin kıvrımı da
başa bela.
(*) Hervé Morin’in haberi - Le Monde Science et Médecine,
02.04.2015
Hürriyet-İK, 12.04.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder