Sizi bilmem ama ben,
üstüme pislik sıçramış gibiyim. Her gün daha derin bir çirkef, bir pespayelik.
Bütün ilkelliğimiz yüzümüze vuruluyor.
Kimi saflar gibi
demokrasi ummuyorduk ama, kleptokrasi manzarası da iç karartıyor. Gündemden
kaçmak istiyor insan.
Öyleyse, Marx’ın
deyimle ‘diamétralement opposé’
(taban tabana zıt) bir konudan, yani kültürden söz edelim ve güzel bir şey
söyleyelim.
*
Geçen hafta, hiç
âdetim olmadığı üzere, Kocaeli Üniversitesi, Gölcük Belediyesi ve Gölcük Kent
Konseyi’nin birlikte yürüttüğü ‘Gölcük
2023 Projesi’ kapsamında bir açılışa katıldım: Kazıklı Kervansaray’da (çok
güzel bir yermiş bu arada), Dün bugün
Servet-i Fünûn Fotoğraf Sergisi.
Prof. Dr. Esat Harmancı’nın başı çektiği ekip, 54
yıl kesintilerle yayımlanan Servet-i Fünûn dergisi koleksiyonunu dijital ortama
taşıyarak ve daha da önemlisi indeksleyerek bir mucize yaratıyor.
Mucize çünkü çok zor
bir iş. Mucize çünkü, 2014 yılında bir üniversitenin böyle bir işe kalkışması,
hatta bunu aklına getirmesi bile, Türkiye için başlı başına bir mucize.
Ve tabii bir ilçe
belediyesinin bu projeyi sonuna kadar desteklemesi de alkışlanacak bir şey...
Bir iki yerel gazete
ile Zaman, Aydınlık gibi bir iki ulusal gazete dışında kimse farkına varmadı,
haberini yapmadı, tek bir köşe yazarı sözünü etmedi. Bu bile yapılan işin
önemini ve kıymetini gösterir.
Bendenizin açılışına
haçan ‘şeref konuğu’ (!) olarak
davet edildiğim sergi ise, Türk basınının ilk fotoğraflı dergisi olan Servet-i
Fünûn’dan derlenmiş ve 1891-1944 dönemine ait tarihî fotoğrafları kapsıyor.
İnanmayacaksınız
ama, beni kürsüye çıkarıp konuşmamı istediler. Ukalalık fırsatı yakalamışken,
özetle “Hafıza her toplum için şart. Daha doğrusu ‘toplum’ olabilmek için ‘hafıza’
şart. Amazon’da yaşayan yerli kabileleri bile, ihtiyarlarına ‘kabilenin sözlü hafızasının muhafızı’
oldukları için saygı gösteriyorlar. İleri, gelişmiş, medenî bir toplum olmak
için ise, ‘yazılı hafıza’ şart.
Bilim ve kültür
inşası binlerce yıldır süren bir mabettir. Her aydın buraya bir taş koyar, her
nesil bir sıra tuğla örer ve medeniyet böyle yükselir.
Ama her kuşak –
hafızası olmadığı için – aynı hataları tekrarlarsa, o bilim ve fen, o kültür, o
medeniyet mabedinin inşaatı her nesilde yeniden, sıfırdan başlar. Ve Türkiye’de
olduğu gibi, yüzlerce sene yerinizde sayar durursunuz…” falan dedim.
Hatta, “1890’ların
Türkiye’sinde, fen ve edebiyat içerikli bir dergi yayımlama cesareti gösteren,
zamanın en büyük şair ve yazarlarını bir araya getirerek Edebiyat-ı Cedide gibi
bir akıma vesile olan gazeteci, yayımcı, yazar, matbaacı Ahmet İhsan Tokgöz’e
ne kadar şükran duymamız gerekirse; yüz küsur yıl sonra, çok sevdiği ve mesken
tuttuğu İzmit’te bir üniversitenin, siz hocaların yaptığını da - fenne,
edebiyata, kültüre ve medeniyet projemize hizmetiniz sebebiyle – aynı heyecanla
alkışlamamız gerek” bile dedim, itiraf ediyorum.
*
Ahmet İhsan Tokgöz (1868-1942) |
Şimdi siz haklı
olarak diyeceksiniz ki, senin orada ne işin vardı, o kürsüye ne sıfatla çıktın?
Orta 2’deyiz. İsmi
lazım değil (daha doğrusu lakabı lazım değil, çünkü arkasından ayıp olur), bir
edebiyat hocası Servet-i Fünûn’dan bahsederken ‘kurucusu Ahmet İhsan Alagöz’ gibi bir laf etti. Ben de oturduğum
yerden boş bulunup kendi kendime ‘Tokgöz’
deyiverdim. O anda bir sessizlik oldu, hoca benim dediğimi duydu.
- Ne diyosun sen
bakiim?
- Bir şey demedim
hocam, özür dilerim.
- Yok yok, ukala
beyefendi, kak, kak ayağa, sööle bakiim ne dediğini herkes duysun…
O kadar üstüme geldi
ki, sonunda “Hocam siz Alagöz deyince, ben de istemeden Tokgöz dedim, sizi
düzeltmek haddim değil, boş bulundum, özür dilerim” filan diye kurtulmaya
çalıştım.
Gene susmadı. “Haaa
yani ben bilmiyorum Ahmet İhsan’ın soyadını, Serdar beyefendi biliyor ööle mi?
Kuzum sen ne bilirsin Ahmet İhsan kimdir, ukala herif” vıdı vıdı...
Gene sabrettim, gene
özür dileye dileye, konuyu kapatmaya çalıştım.
Sonunda...
- Sen nereden
bileceksin Ahmet İhsan’ı felan? Ahmet İhsan kimdir biliyor musun sen?
- Biliyorum hocam!
- Vaaaay, kimdir
Ahmet İhsan söyle bakalım o zaman çok bilmiş bey!
- Büyük dedemdir
efendim!
Hürriyet-İK, 02.03.2014
Serdar Bey elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Hocaya verdiğiniz cevapta harika olmuş keşke gerisinide anlatsaydınız.
YanıtlaSilHürriyet İK
Teşekkürler.. gerisi yok, ama tabii ki hoca beni bir daha asla affetmedi! :))))
YanıtlaSil