Nerede okudun, kimden duydun derseniz,
cevap veremem. Ama bir paleoantropolog şöyle bir iddiada bulunuyordu:
Hürriyet-İK, 09.03.2014
Evrim sürecinde, ölüsünü gömen ilk maymun,
insanın ilk atasıdır.
Yani insanın insan olması, cesetlerini
gömmesiyle başlar, diyordu.
Çünkü bu, o canlının, hayvanî içgüdünün
ötesinde, anasına, babasına, kardeşlerine, çocuklarına, dostlarına bağlılık ve
şuurlu bir sevgi duyduğunu gösterir.
Gene, o canlının birtakım metafizik soru ve
endişeleri olduğunun işaretidir.
İnsanevladı kısa tarihinin her döneminde ‘ben kimim, nereden geldim, nereye
gideceğim?’ gibi sorulara cevap aramıştır.
Son 2-3 bin yıldır yaygın olan tektanrılı
dinler, bireyin ‘nereden geliyorum?’
sorusuna çok yuvarlak bir bilimkurgu cevabıyla yetinseler de, bu dünyada
insanları korkutup hizaya sokmak için ‘nereye
gideceğim?’ konusunda dehşet korku filmi senaryoları yazmışlardır.
‘Ölümden
sonra hayat var mı?’ sorusu, insan kaynaklarının, dolayısıyla bana tahsis edilen
bu alanda benim konuma girmez. Ayrıca öldükten sonra ‘insan’ sıfatı kalıp kalmadığı tartışılır hale geldiğinden, bu
açıdan bile beni aşar.
Ancak...
‘Ölümden
ÖNCE hayat var mı?’, beni burada en çok ilgilendiren soru ve konu budur.
*
Tabii ki ‘kaynak’ (çalışan) olarak görüyorsanız, insan denilen inanılmaz
hadiseye işveren/şirket gözüyle bakıyorsunuz demektir.
Her ne kadar Hürriyet İK gazetesinin yayın yönetmeni ve yazarı olsam da, ben
insana sadece ‘çalışan’ olarak
bakmayı beceremiyorum. (Halbuki işi insan
kaynağı olanların içinde, çalışanı ‘mal’
olarak gören mallar var.)
Daha doğrusu, ‘çalışan insan’ söz konusu olduğunda (homo ergaster’den değil; sizden, benden söz ediyorum) çalışan’ın
arkasındaki insan’ı görmekten; daha da dürüst olmak gerekirse, insan’ı ön
planda görmekten kendimi alamıyorum. (Beni
bu yüzden aptal bulanlar ve patrona fitneleyenler de var.)
Verimlilik, maaş, yan haklar, işinde
mutluluk, iş-özel hayat dengesi, emeklilik falan filan, hepsi önemli,
tamam. Ama beni asıl ilgilendiren, bir
kere daha, ‘ölümden önce hayat var mı?’
konusu.
Ama bu soruya da sadece siz, her biriniz,
tek tek, kendiniz sorup kendiniz cevap verebilirsiniz. Cevap verebilirseniz.
Hayat, doğumla ölüm arasındaki biyolojik
evreden ibaretse, tamam, çalı fasulye de sizin gibi yaşıyor.
Bu yaşadığınız hayat mıdır? Bu yaşadığınız,
yaşamak istediğiniz hayat mıdır?
Belki de artık ağaçtan inmenin, hatta ayağa
kalkmanın zamanı gelmiştir, ne dersiniz?
*
Filozof Hannah Arendt, birbirine zıt iki hayat felsefesi olduğunu
söyler:
Birincisi (tefekküre, iç dünyaya dönük,
pasif anlamında) la vita contemplativa.
İkincisi (dışa dönük, aktif anlamında) la vita activa.
Birincisi para, mevki, başarı gibi ‘geçici şeyler’den vazgeçip, eldekinin
kıymetini bilerek yaşadığı anın tadını çıkarmak olarak özetlenebilir. (Bunun en
uç noktası budizmin 4 asil gerçeğidir: Hayat acıdan ibarettir, acı tatmin
olmamış arzuların sonucudur; demek ki arzu etmezsek acı çekmeyiz. Yani hayatını
yaşamazsan, mutsuzluktan kurtulursun.)
İkincisi ise tam tersi, arzuların için yaşa
ve arzularına erişmek için ne lazımsa yap, der. Bu modelde iyi yaşamak hiçbir
şey yapmamak değil, aksine aktif olmak gerektirir. Tabii arzularınızı
gerçekleştirmek için bir bedel ödemeniz, yorulmanız, acı çekmeniz gerekebilir.
Bu felsefeye göre acı ve zevk birbirinden ayrılmaz. (Bu felsefenin en önemli
savunucusu Friedrich Nietzsche’dir.)
*
Dedim ya yaşamak isteyip istemediğinize
sadece siz karar verebilirsiniz. Nasıl bir hayat yaşayacağınıza da. Hasılı
hayat felsefenizi siz belirleyeceksiniz.
Ama illa bana ‘Sen bize ne önerirsin?’ diyorsanız, o takdirde geçen hafta olduğu
gibi, gene bir lise hocasından örnek vereyim.
Lisede felsefe hocamızdı ama çok cahildi.
Badi Ekrem’in felsefe versiyonu. Ders anlatmaz, kimin notlarıysa artık, bir
defterden okuturdu.
Arada biri – itlik olsun diye - parmak
kaldırıp bir şey sorardı (mesela) :
- Hocam atomculuk ile monizmin arasındaki
diyalektik zıtlıktan ne anlamamız gerekiyor?
Garibim ne cevap versin, daha soruyu
anlamıyor ki; hemen topu sınıfa atardı:
- Eveeet, kim cevap verecek? Sözlüden + 2
puan vereceğim…
Biri elini kaldırır: “Demokritos,
Parmanides’in monist düşüncesine tepki olarak, yalnızca varolanları değil ruhu
da atomlardan oluşan bir şey olarak düşünerek…” falan filan.
Bir ikincisi topa girer: “Monizm, maddî
yani fizik dünya / psişik yani tinsel dünya ayrımı yapan düalist felsefeleri
kesinlikle reddederken…” zart zurt
Ve hoca, sorunun sahibine dönerek konuyu
toparlardı:
- Eveeeet, şimdi Zafer’in söylediğiyle
Tahsin’in söylediğini alıyorsun, karıştırıyorsun, işte senin sorunun cevabı.
Tamam mı, anladın mı?
*
Siz de, şimdi Buda’nın dedikleriyle
Nietzsche’nin fikirlerini alıyorsunuz...
Hürriyet-İK, 09.03.2014
Çok güzel bir yazı olmuş. Sorunuza gelince ölümden önce hayat var mı ? Hayır yok, ya ne var günde 12 saat çalışmak sadece pazar günleri tatil yapmak o da iş yoksa, karşılığında sıfır takdir üç kuruş maaş...
YanıtlaSilHürriyet İK ilan