Türkçe özürlü Türk Dil Kurumu’nun internet sitesi, ‘pişmanlık’ kelimesini şöyle tarif
ediyor: ‘Pişman olma durumu, nedamet’.
Peki, o halde ‘nedamet’
ne demekmiş? ‘Pişmanlık’.
E sağ olun ya, ne güzel anladık. Bir kelimeyi başka bir
kelimeyle, yetmedi iki kelimeyi birbiriyle tarif etmek TDK’ya özgüdür.
Ben de Türkiye’nin hâlâ (1969’da yayımlanmaya başladı, demek ki
45 yıl sonra) en iyi Türkçe lûgatı olan Meydan-Larousse’a baktım.
Pişmanlık: Pişman olma, yaptığı bir hareketten dolayı üzülme.
Nedamet: Bir iş veya bir davranışın yanlış ve kötü bir sonuç
verdiğini görüp onu yapmış olduğuna hayıflanma, pişman olma.
Peki yapmadığı bir şey için pişman olamaz mı insan? Olmaz mı,
olur. Hatta, belli bir yaşa geldiğinde – elbet, yol boyu hepsini bastıracak
temel bir hata yapmamışsan - yaptıklarından çok yap(a)madıklarına
hayıflanırsın.
Yani ‘keşke yapsaydım’lar,
‘keşme yapmasaydım’ları bastırır.
Hakkı bey’ime de sordum, yapmadığın bir şey için hayıflanmayı ifade eden
(pişmanlıktan ve nedametten gayri) bir kelime yok dilimizde.
Demek ki toplum olarak yol boyu böyle ince bir ayrıma gerek
duymamışız.
Zaten milletçe çok ‘ince’
olduğumuz ve geçmişimizi, yaptıklarımızı ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızı,
dürüstlük ve nasafetle muhakeme edip pişman olabilecek kadar geliştiğimiz
söylenemez.
*
Nature Neuroscience dergisinde, galiba haziran başıydı, yayımlanan bir makalede,
pişmanlığın insana has olmadığı, farelerin de pişmanlık duyduğu iddia
ediliyordu.
Minnesota Üniversitesi’nde araştırmacılar fareleri 4 ‘lokanta’
arasında seçim yapmaya zorlamışlar. 4 yol, bunların üçü muz, çilek gibi
farelerin bayıldığı tatlı yiyeceklere çıkıyor; dördüncüsünün ucundaki yiyecek
ise tatsız tutsuz.
Detaya giremeyeceğim (sanki girsem bilimsel bir makale çıkarabilirmişim
gibi :), sonuçta, davranışlarını ve beyinlerindeki nöronal faaliyetleri
inceleyerek, farelerin de insanlar gibi pişmanlık duyduğuna – duyabildiğine -
kanaat getirmişler.
Fare diye küçümsemeyin, rodentia yani kemirici takımından bu
küçük canlılar, pek çok homo sapiens yani ‘akıllı
insan’ olduğu iddia edilen canlıdan daha zeki ve akıllıdır. Pişmanlık
duyabildiklerini de öğrenince, farelere saygım daha da arttı.
Öyle çok homo ergaster (‘çalışan
insan’ yani sapiens’ten önce yaşamış
ve ‘akıllı insan’ kadar gelişmemiş bir insanımsı türü – günümüzde de ‘akıllı’ insanlarla ‘çalışan’ insanlar genellikle farklı iki
türdür)…
Öyle çok ‘çalışan insan’
tanırım ki, diyordum, hem yukarıda söylediğim gibi, görünmek istedikleri (veya
onları oraya getirenler tarafından gösterilmek istendikleri) kadar ‘akıllı’ değiller; hem de ‘pişmanlık-nedamet’ denilen hassadan bihaberdirler.
(Sahi ‘çalışır gibi yapan
uyanıklar’ için ayrı bir Latince bilimsel isim yok mudur?)
Yoksa asla tamir ve tedavi kabul etmeksizin, defalarca aynı
hataları tekrarlamaları (hadi daha açık söyleyelim, aynı salaklıkları tekrar
tekrar yapmaları) nasıl mümkün olurdu?
Not: Hürriyet İK mı okuyoruz Cumhuriyet’in
Bilim-Teknik ilavesini mi,
diyeceksiniz ama, farelerden söz etmişken, Nature dergisinde yayımlanan bir
haberdi. San Diego Tıp Fakültesi’nde araştırmacılar, farelerin hafızasını silip
yeniden yaratmayı başarmışlar. Yukarıda şöyle bir dokunup geçtiğim ‘yaptıklarına-yap(a)madıklarına hayıflanmak’
mevzuu ile birleştirilip, ilginç bir konu çıkarılabilir. Uzatmayalım, artık
başka sefere.
Hürriyet-İK, 31.08.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder