Abraham H. Maslow’un ‘ihtiyaçlar teorisi’ni bilirsiniz de, acaba dikkate alıyor musunuz?
Maslow, insanların temel ihtiyaçlarını bir sıraya dizer ve piramit olarak gösterir.
Piramidin tabanından başlayarak bu temel
ihtiyaçlar şunlardır:
1- Fizyolojik ihtiyaçlar : Yeme,
içme, uyuma, ve diğerleri - ki bizde bu ‘diğerleri’ (!) gelişmiş toplumlardan
biraz daha ağır basar.
2- Güvenlik ihtiyaçları : Fizik
güvenlik (belli kalkış ve yatış saatleri, uygun bir ısı, rahatsız etmeyen bir gürültü
düzeyi vs), ekonomik güvenlik (iş güvenliği, sözleşme, sosyal haklar vs),
duygusal güvenlik (madem ki konumuz İK, sözüne güvenilir ve karşısındakine
saygı gösteren bir yönetici mesela).
3- Sosyal ilişki ihtiyacı : Aidiyet,
çalışma arkadaşlarıyla iyi bir ilişki, bilgiye erişim ve kendini ifade
özgürlüğü…
4- Saygınlık ihtiyacı : Şirkette
itibar görme, prestijli bir sektörde ve şirkette çalışma, işi konusunda duruma
hâkimiyet, yetki delegasyonu…
5- Kendini geliştirme ve ilerleme
ihtiyacı : İşinde mutlu olma, takdir
edilme, yeteneklerinin değerlendirilmesi, yaptığı işe bir mana verebilme…
Frederick Herzberg ise, Maslow’un yaklaşımına önemli bir
ilavede bulunur:
Kimi ihtiyaçlar tatmin edilmediği zaman
kişiyi (bireyi, çalışanı değil) motive ederken, kimi ihtiyaçların tatmin
olmaması, aksine, sadece motivasyon kaybı yaratır, der.
*
Lafı uzatmak istemiyorum.Zaten şirket yöneticileri ve İK yöneticileri Maslow’un ve Herzberg’in bu çalışmalarını okumuşlardır ve konuya hâkimdirler. (Gülmeyin, ne gülüyorsunuz:)
Hariçten gazel okuyan biri olarak sadece
bir öneride bulunmak, daha doğrusu bir hatırlatma yapmak istiyorum.
2. Dünya Savaşı’na kadar işverende hâkim
olan ‘çalışanlar bir ağızdan ibarettir, karnı doysun yeter’ anlayışı
zaten (çocukları, kadınları, ihtiyarları sömürmeye devam eden kimi üçüncü dünya
ülkeleri hariç tutulursa) gerilerde kaldı.
Ancak gene de pek çok şirketin ‘insan
kaynakları politikası’ 1 ve 2 no.lu ihtiyaçların tatmininden öteye
geç(e)miyor. Oysa sosyal ilişki ihtiyacı, saygınlık ihtiyacı, kendini
geliştirme ve ilerleme ihtiyacı giderek, fizyolojik ihtiyaçların ve güvenlik
ihtiyacının önüne geçiyor. (Zaten doğru dürüst şirketlerde çalışanlar, 1 ve 2
no.lu ihtiyaçlarının şirketçe tatminini ‘doğal’ yani ‘cepte’
görüyorlar.)
Yani Maslow’un 5’li kategorisi ters piramit
haline gelmek üzere, sübjektif ihtiyaçlar objektif ihtiyaçların önüne geçmeye
başladı.
Özetle diyeceğim şu:
- Çalışanlarınızı motive etmek için
aidiyet, itibar, işini anlandırabilme gibi (3, 4 ve 5 no.lu) ihtiyaçlarını
gözardı etmeyin.
- Bunların tatmin edilmemesinin motivasyon
eksikliği değil, demotivasyon yarattığını unutmayın.
- Ve (işin en zor ama kilit kısmı bence
burada) çalışanların tektip olmadığını unutmayın. Herkesi bir tutmayın. Madem
ki yönetim ve İK olarak çalışanlardan en iyi verimi ve performansı almak
hedefiniz, her çalışanın (en azından yönetici kadrolarınızın) neyle gaza
geleceğini, neyle demotive olacağını anlamaya çalışın.
Zor değil mi?
Eeee, kolay olsaydı herkes lider olurdu!
*
Genç bir kadın bana bir e-posta göndermiş,
şöyle diyor:
“Evet, şu an ülkedeki sorunlar içerisinde
bu yazım belki çok küçük bir detay, ama (...) size yazmak istedim. Yöneticileri
kim eğitiyor? Yöneticilerin kendini eğitmesi konulu bir yazı yazar mısınız,
haber yapar mısınız Allah aşkına.
Uzun süredir işsizim. İş görüşmelerine
gidiyorum, restorasyon ve lojistik bölümünü bitirdim, bekarım. Gittiğim iş
görüşmelerinde “Neden bekarsınız?”, “Neden bu yaşa kadar evlenmediniz?”, “Madem
sekreter olacaktınız neden restorasyon okudunuz?” gibi absürt, bence mahrem
alana giren ya da zeka yoksunu sorularla zaten stresli olan bir görüşmeyi,
saçma sorular biraz daha artsa kafa göz dalınabilecek bir formata getirebilen
yöneticiler var. Saatlerce bekletip, görüşmeye geç girip, bir özür
dilemeyenler... Genel soruların dışında kişiye ve pozisyona uygun sorular
sormaktan acizler...
Umarım yazımı okursunuz!”
Okudum elbette, sizlere de okutmak istedim.
Çünkü bunun çok haksız bir muamele ve çok haklı bir soru olduğuna inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder