ya da
Cinsiyet ayrımcılığına karşı hermafrodit olmak şart mı?
Efsaneye göre 9. yüzyılın ortalarında bir kadın, kendini erkek diye yutturarak önce kardinal, sonra papa seçilmeyi başarmış.
Ancak bir dinî tören sırasında at sırtında sancıları tutup da bir çocuk doğurunca, sahtekârlığı ortaya çıkmış ve Roma halkı tarafından oracıkta linç edilmiş.
Yine bu efsanenin bir devamı olarak - ki burası daha da eğlenceli - bu hadiseden beri, yeni seçilen papaya ‘cinsiyet testi’ uygulanır imiş.
Görevli bir kardinal, yeni seçilen papayı bir kenara çeker, eteğini kaldırıp gerekli muayeneyi yapar, sonucu şu ritüel cümleyle duyururmuş:
Görevli bir kardinal, yeni seçilen papayı bir kenara çeker, eteğini kaldırıp gerekli muayeneyi yapar, sonucu şu ritüel cümleyle duyururmuş:
“Duos habet et bene pendentes!”
Yani, affınıza sığınarak: “İki tane ve iyice sarkık!”
Bu müjdeye kardinaller topluca karşılık verirlermiş:
“Deo gratias!”
“Tanrıya şükürler olsun”
Tabii ki Vatikan bu iki iddiayı da kesinlikle reddediyor.
*
Temmuz başında yayımlanan, adını “Spor Yarışmalarında Kadınlık Testi - Açık Saçık Bir Hikaye mi?” diye çevirebileceğimiz kitapta yer alan iddiaya göre, 1964 Tokyo Olimpiyatları’nda altın madalya kazanan kadın sporcuların yüzde 26,7’si ‘cinsel açıdan gerçek kadın’ değilmiş. 1968 yılında Meksika Olimpiyatları’nda ‘atletizmde 11 kadınlar rekorunun 5’i cinsiyeti tartışmalı atletler tarafından’ kırılmış.
Bizim nesil, yani Doğu Bloku ülkelerinin kimi spor dallarında tartışmasız bir hakimiyet kurduğu yılları yaşayanlar, kadın mı erkek mi belli olmayan atletleri, Doğu Alman kadın yüzücülerin yarışmadan önce sinek kaydı traş olduğu söylentilerini hatırlar.
Bu tür iddialar ve şikayetler üzerine, uluslararası federasyonlar ‘sahte kadınlar’ı ortaya çıkarmak için cinsiyet kontrollerini sıklaştırmış. 1972-1990 döneminde 13 sporcu ‘iki-cinsiyet-arası’ oldukları gerekçesiyle yarışmalardan men edilmiş.
Güney Afrikalı rekortmen atlet Caster Semenya’yı siz de bilirsiniz. Hani erkek olduğu iddiaları üzerine Uluslararası Atletizm Federasyonu tıbbî inceleme başlatmış, kadınlarla birlikte yarışabileceğine hükmetmiş ancak ‘sporcunun kamuoyuna açıklanmasına gerek olmayan bir özelliği’nden söz etmişti. İddialara göre Semenya hermafroditti, vücudu aşırı testesteron üretiyordu.
Ancak bu kez de, uygulanan test yöntemleri doğru mu tartışması çıkıyor.
Ayrıca ‘cinsiyet’ tanımında bile bir konsensüs sağlanmış değil: Hormonal cinsiyet, anatomik cinsiyet, kromozomik cinsiyet, psikolojik cinsiyet, hangisi?
*
Geçenlerde, uluslararası şirketlerin birinin son derece başarılı kadın CEO’sunu gördüm televizyonda.
İnce beyaz çizgili, üç düğmeli ceketiyle, saat cebinde mendiliyle, aynı kumaştan pantolonuyla resmen ‘laci’ bir takım elbise; yakası açık beyaz gömlek; kravat niyetine boyuna bağlanmış bir renkli fular; duruş, tavırlar tam bir erkek. Cinsel bir tercihin sonucu olsa, itirazım yok. Ama erkek dünyasında kendini kabul ettirme gayreti ise, yanlış.
İnce beyaz çizgili, üç düğmeli ceketiyle, saat cebinde mendiliyle, aynı kumaştan pantolonuyla resmen ‘laci’ bir takım elbise; yakası açık beyaz gömlek; kravat niyetine boyuna bağlanmış bir renkli fular; duruş, tavırlar tam bir erkek. Cinsel bir tercihin sonucu olsa, itirazım yok. Ama erkek dünyasında kendini kabul ettirme gayreti ise, yanlış.
Çok tekrarlıyorum ama...
Tamam, çalışma dünyasında ‘orman kanunu’ geçerli: Güçlü zayıfı yiyor; en zeki, en bilgili, en çalışkan değil, duruma en iyi uyum gösteren hayatta kalıyor...
Tamam, tepe noktaları ele geçirenler, ya kendi tıynetindekilerle ya yalakalarla çalışmayı seviyor...
Tamam, çalışma dünyası maço...
Tamam, (sık sık kapak konularımızda işlediğimiz gibi) kadınlar bu yarışa önemli bir handikapla başlıyorlar ve çalışma hayatı boyunca (ev, çocuk, sağlık...) bir sürü engeli aşmak zorunda kalıyorlar (ve yine hep savunduğumuz gibi, pozitif ayrımcılığı hak ediyorlar)...
Ama Cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmak, kadın mı erkek mi belli olmayan, hermafrodit bir tür yaratmak değil.
Ama kadın yöneticilerimiz, ne olur, çalışma hayatında da 'Tansu Çiller Sendromu'na sebebiyet vermesinler...
Hürriyet İK, 22 Temmuz 2012
Hürriyet İK, 22 Temmuz 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder