10 yıl önceye ait bir yazı geçti elime. Gene Hürriyet’in bir yan yayınında, Avrupa’daki komünist partilerle ilgili ‘ciddi’ bir yazısın ertesi, şöyle yazmışım:
*
Bayram arifesi sıktım biliyorum. Hayat yeteri kadar ciddî zaten... Ayrıca, bir sürü laf ediyorum, ona buna kakıyorum ama, hedef aldıklarımın utandığı, sıkıldığı da yok maşallah.
Bayram arifesi sıktım biliyorum. Hayat yeteri kadar ciddî zaten... Ayrıca, bir sürü laf ediyorum, ona buna kakıyorum ama, hedef aldıklarımın utandığı, sıkıldığı da yok maşallah.
Acaba burada boşuna mı
konuşup duruyoruz?
Kudüs'te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı'nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevî'nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp teybini açmış, sormuş adama:
- Adınız?
- David. Polonya Yahudisiyim. Yaşım 65. Smalla'da bir
manav dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv'de bir çiçek serasında
çalışıyor...
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı'nın önünde, dua
ederken görüyorum.
- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya
barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer
insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan'a yalvarırım. Akşam da,
eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim.
Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.
- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz?
- İsrail'e göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır
yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevî; sonra bezgin bir
sesle cevap vermiş:
- Vallahi artık bilemiyorum, demiş. İçimde, sanki
duvara konuşuyormuşum gibi bir his var.
(Hürriyet-internet,
2 aralık 2002)
*
On yıl sonra gene aynı yerdeyim.
Duvara konuşasım yok bugün…
Hürriyet-İK, 20.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder