Bizim gazetelerin itibar
etmeyeceği kadar ilginç ve güzel bir haberdi. Le Monde neredeyse bir tam
sayfa ayırmıştı. Başlık , ‘Guam Adası 2 milyon yılan tarafından istila
edildi’ diyordu.
(Böyle bakınca da sevimli bir hayvana benziyor ama...) |
1940’larda yabancı bir gemiyle
adaya geldiği tahmin edilen boiga irregularis cinsi yılan (ağaçlarda
yaşayan, boyu 2 metreyi bulan, insanı öldürmese de zehirli, sarı bir yılan
türü) adayı işgal etmiş. 50 yılda sayıları 2 milyonu bulurken, adadaki endemik
(adaya has) 13 kuş türünden 10’unun, 3 kertenkele türünün ve bir çok yarasa
türünün soyunu tüketmiş, biyoçeşitliliği yok etmiş. Bu türler, adada doğal
olarak bulunmayan bu düşmanı tanımadıkları için, yuvalarını korunaksız yere
yapıyorlar, yılan da yumurtalarını ve yavrularını yiyormuş. (Bu arada
unuttum söylemeyi: Guam, ABD’ye ait Pasifik’te bir özerk ada. Yüzolçümü 500
km2, nüfusu 160 bin.) Tabii insanların yataklarına kadar giren yılanlar,
adanın geçim kaynağı olan turizme de sekte vuruyormuş.
Ada yönetimi 40 yıl sonra bu
yılanın zayıf noktasını bulmuş: Parasetamole alerjisi varmış. Adanın 3.400
farklı noktasına tuzak kurmuşlar, içinde Dolipran enjekte edilmiş fare ölüsü
bulunan tuzaklar. Bu yöntemle yılda 8-10 bin yılan itlaf edebiliyorlarmış. Bu
rakam devede kulak ama programın yöneticisi Marc Hall “En azından zararı
azaltıyoruz” diyor, özellikle havaalanlarında. Çünkü mesela ‘sadece’ 6.400 km
uzaklıktaki Hawai Adası’nda, uçaklardan birine sızan 10 kadar Boiga irregularis
yakalanmış. Bu tür, yılan yaşamayan Hawai’ye girerse, aynı ekolojik felaket
orada da yaşanabilirmiş.
Bu arada, Guam adası, Amerikan
ordusunun Pasifik’teki merkezi konumunda. Diğer bütün adalarla yoğun hava ve
deniz trafiği mevcut. Onun için otoriteler askeri üslerde, havalimanı ve
rıhtımlarda özel önlemler alıyorlarmış.
Mr. Hall parasetamol
tuzaklarını çoğaltacaklarını söylüyor. Amerikan ordusunun imkanlarını da
kullanarak. Mesela ulaşımı zor tropikal
ormanlara havadan ölü fare atacaklarmış, ama kartondan paraşütlerle, ki yere
düşmesin (başka hayvanlar da yer ve zarar görür), yılanların yaşadığı ağaç
dallarına takılıp kalsın diye… vs.
Gerçekten çok ilginç bir haberdi,
Joëlle Stolz imzalı. (Le Monde, 10 Temmuz)
*Demek ki bir güzel adayız, en yakın karadan şu kadar bin kilometre uzaktayız, güvendeyiz diye rehavete kapılmadan, her zaman dikkatli, her zaman uyanık olmak lazımmış.
Kimdir, nedir, nereden çıktı ve
asıl, boncuk neresindedir bilmediğiniz bir canlı türü (örnekteki gibi bir yılan
veya başka bir zararlı) ada sahiplerinin saflığından, ada sakinlerinin
dikkatsizliğinden istifade ederek, bir makam aracının bagajında, bir yatın
sintinesinde adanıza sızabilir. Aborijenlerden yani ilk günden beri adada var
olanlardan başlayarak endemik türlere saldırır. Peşinden bir sürü zararlı
getirir. Ekosistem yok olur. Adanın tadı kaçar, havası solunmaz hale gelir…
*Şimdi siz alışkanlıkla “Eee, İK bu haberin neresinde?” diyeceksiniz.
Ben denemedim, ama siz bir ilişki kurabilirseniz kurun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder