Seçim yasakları başlamadan aklımdaki şu
yazıyı yapayım...
Merak etmeyin, her zamanki gibi, siyasetten
uzak duracağım. Zaten siyasetten bıktık.
Dinleyin bakın:
Cédric Sueur ‘sosyal hayvanların toplu
davranışları’ üzerinde çalışan bir etnolog. Ekibiyle 2 ay boyunca doğal
ortamında Avrupa bizonunu izlemişler ve hareketlerini kaydetmişler, sonuçlarını
Animal Behaviour dergisinde yayımlamışlar. Özetliyorum:
1.tespit: Tek tek bütün hayvanlar sürüyü
yürüyüşe geçirebiliyor. Ama en etkili olanlar yetişkin dişiler. (Ana filler,
yavrulu zebralar gibi.) Harekete geçme zamanını ve yönünü dişiler belirliyor,
erkekler takip ediyor.
2.tespit: Asil dikkati çeken, sürünün belli
bir sırayla yürüyüşe geçmesi. Önce dişiler yürüyor, sonra yavrular ve gençler,
en son (sürünün arkasını koruyan) erkekler.
Ancak, etnologları asıl ilgilendiren safha,
‘yürüyüş kararının alınma anı’. Çok ilginç. Bir an, her birey (bizon)
şahsi tercihini belli etmek için gitmek istediği yöne doğru dönüyor. Dominant
dişi, sürüye bir göz atıp ‘çoğunluğun tercihi’ni öğreniyor ve ona göre,
çoğunluğun tercihine en yakın bir yöne yürüyor. Diğerleri de genellikle takip
ediyorlar.
İlk ivmeyi veren ‘öncü’ (lider?)
dişi için, sürünün peşinden gitmesi önemli. Sürü halinde yaşayan çoğu memeliler
gibi, bizonların da toplumsal organizasyonu ‘fisyon-füzyon’ denilen
modele uygun. Her hayvan her an bireysel eğilimi ile gruptan ayrı hareket etme
riski arasında bir tercih yapmak zorunda. Yani öncünün iyot gibi açıkta
kalmamak (ve karizmayı çizdirmemek için) doğru karar vermesi lazım. Bunun en
emin yolu da, çoğunluğa uymak. (Çünkü büyük olasılıkla diğer bireyler sürüye
uyacak. Adı üstünde ‘sürü psikolojisi’.)
Etnologlarların (benzetme yoluyla) ‘oylama’
dediği bu davranış, babunlar, makaklar, sığırlar ve geyikler gibi sürü halinde
yaşayan diğer memelilerde biliniyormuş. Yani, okuduğum makalenin yazarı (1) ‘bizonlar
da demokrasi masasında yerlerini aldı’ diyordu.
Sürülerin farklı karar mekanizmalarını
inceleyen İngiliz biliminsanları (L.Conradt ve T.Roper) ise şöyle bir sonuca
varmışlar:
“Despotik yönetim çok küçük gruplarda
mümkün, ancak birey sayısı arttıkça etkililiğini kaybediyor, bunun da başlıca
sebebi ‘aşırı kararlara’ götürmesi...” (Despotik yönetim ne
demek, anlamadım ama!)
Tabii, parlamenter sistemlerin hastalığı
olan bekle-gör riski, demokratik (!) hayvan toplulukları için de
geçerli. Mesela sürüye bir düşman saldırdığında, bir yangın çıktığında ‘konsensüs
aramak için kaybedilecek zaman’ ölümcül olabilir. Bu tehlikeye karşı, her
tür farklı bir yöntem geliştirmiş. (Fillerde son sözü dominant dişi söylüyor.
Çok daha kalabalık olan karınca ve arı sürülerinde, yüzde 5’lik bir azınlık
olan ‘izci’lere uyuluyor. (2) Ancak hepsi karar almak için bir ‘nisap’ yani bir
‘yetersayı’ belirlemiş. Çünkü oybirliği diye tuttursalar, topluca yok
olacaklar.
“İki tercihten birini seçmeleri
gerektiğinde, bu hayvanlar da bizim gibi hareket ediyorlar: Çoğunluğun dediği
oluyor. İkiden çok seçenek varsa, yeterli sayı yüzde 30. İnanılır gibi değil
ama, türlerin çoğunda bu rakam aynı, yüzde 30” diyor Sueur.
Özetle, sosyal hayvan topluluklarının
çoğunda kararlar ‘tek dereceli ve üçte bir yetersayılı oylama’ ile
alınıyor. (Sürü liderinin ‘Ben sonucu beğenmedim, yeniden oylayalım’
diye çamura yattığı oluyor mu, yazmamışlar.)
Demek ki, çoğulcu demokrasi bize
anlatıldığı gibi Eski Yunan’da ortaya çıkmış bir insan icadı değil.
* Azınlıkların ve hatta bireylerin inanç ve
ifade özgürlüğüne saygı ve
* mümkün olan en büyük katılımı sağlamaya
özen göstererek;
* kaos yaratmaksızın bir arada yaşayabilmek
ve
* özellikle tehlike anında varlığını
sürdürebilmek için
sosyal hayvanların geliştirdiği bir refleks
ve yaşam biçimi.
Diyeceğim o ki, sığır sürüleri
yapabiliyorsa, biz de başarabiliriz.
Denemekte fayda var.
(1) Nathaniel Herzberg, Le Monde,
23.09.2015
(2) Yerim olsa size bal arılarının ‘dans
ederek’ karar verişini anlatmak isterdim. Çok önemli. Bir araştırmacı arı
ve karıncalar için ‘Hiç bir lider karar vermek için bilginin tamamına sahip
değil. Ama kararlar doğru veriliyor’ diyordu.
Hürriyet-İK, 18.10.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder