18 Ekim 2015 Pazar

Sığırlarda bile demokrasi varsa...


Seçim yasakları başlamadan aklımdaki şu yazıyı yapayım...
Merak etmeyin, her zamanki gibi, siyasetten uzak duracağım. Zaten siyasetten bıktık.
Dinleyin bakın:
Cédric Sueur ‘sosyal hayvanların toplu davranışları’ üzerinde çalışan bir etnolog. Ekibiyle 2 ay boyunca doğal ortamında Avrupa bizonunu izlemişler ve hareketlerini kaydetmişler, sonuçlarını Animal Behaviour dergisinde yayımlamışlar. Özetliyorum:
1.tespit: Tek tek bütün hayvanlar sürüyü yürüyüşe geçirebiliyor. Ama en etkili olanlar yetişkin dişiler. (Ana filler, yavrulu zebralar gibi.) Harekete geçme zamanını ve yönünü dişiler belirliyor, erkekler takip ediyor.
2.tespit: Asil dikkati çeken, sürünün belli bir sırayla yürüyüşe geçmesi. Önce dişiler yürüyor, sonra yavrular ve gençler, en son (sürünün arkasını koruyan) erkekler.
Ancak, etnologları asıl ilgilendiren safha, ‘yürüyüş kararının alınma anı’. Çok ilginç. Bir an, her birey (bizon) şahsi tercihini belli etmek için gitmek istediği yöne doğru dönüyor. Dominant dişi, sürüye bir göz atıp ‘çoğunluğun tercihi’ni öğreniyor ve ona göre, çoğunluğun tercihine en yakın bir yöne yürüyor. Diğerleri de genellikle takip ediyorlar.
İlk ivmeyi veren ‘öncü’ (lider?) dişi için, sürünün peşinden gitmesi önemli. Sürü halinde yaşayan çoğu memeliler gibi, bizonların da toplumsal organizasyonu ‘fisyon-füzyon’ denilen modele uygun. Her hayvan her an bireysel eğilimi ile gruptan ayrı hareket etme riski arasında bir tercih yapmak zorunda. Yani öncünün iyot gibi açıkta kalmamak (ve karizmayı çizdirmemek için) doğru karar vermesi lazım. Bunun en emin yolu da, çoğunluğa uymak. (Çünkü büyük olasılıkla diğer bireyler sürüye uyacak. Adı üstünde ‘sürü psikolojisi’.)
Etnologlarların (benzetme yoluyla) ‘oylama’ dediği bu davranış, babunlar, makaklar, sığırlar ve geyikler gibi sürü halinde yaşayan diğer memelilerde biliniyormuş. Yani, okuduğum makalenin yazarı (1) ‘bizonlar da demokrasi masasında yerlerini aldı’ diyordu.
Sürülerin farklı karar mekanizmalarını inceleyen İngiliz biliminsanları (L.Conradt ve T.Roper) ise şöyle bir sonuca varmışlar:
Despotik yönetim çok küçük gruplarda mümkün, ancak birey sayısı arttıkça etkililiğini kaybediyor, bunun da başlıca sebebi ‘aşırı kararlara’ götürmesi...(Despotik yönetim ne demek, anlamadım ama!)
Tabii, parlamenter sistemlerin hastalığı olan bekle-gör riski, demokratik (!) hayvan toplulukları için de geçerli. Mesela sürüye bir düşman saldırdığında, bir yangın çıktığında ‘konsensüs aramak için kaybedilecek zaman’ ölümcül olabilir. Bu tehlikeye karşı, her tür farklı bir yöntem geliştirmiş. (Fillerde son sözü dominant dişi söylüyor. Çok daha kalabalık olan karınca ve arı sürülerinde, yüzde 5’lik bir azınlık olan ‘izci’lere uyuluyor. (2) Ancak hepsi karar almak için bir ‘nisap’ yani bir ‘yetersayı’ belirlemiş. Çünkü oybirliği diye tuttursalar, topluca yok olacaklar.
İki tercihten birini seçmeleri gerektiğinde, bu hayvanlar da bizim gibi hareket ediyorlar: Çoğunluğun dediği oluyor. İkiden çok seçenek varsa, yeterli sayı yüzde 30. İnanılır gibi değil ama, türlerin çoğunda bu rakam aynı, yüzde 30” diyor Sueur.
Özetle, sosyal hayvan topluluklarının çoğunda kararlar ‘tek dereceli ve üçte bir yetersayılı oylama’ ile alınıyor. (Sürü liderinin ‘Ben sonucu beğenmedim, yeniden oylayalım’ diye çamura yattığı oluyor mu, yazmamışlar.)
Demek ki, çoğulcu demokrasi bize anlatıldığı gibi Eski Yunan’da ortaya çıkmış bir insan icadı değil.
* Azınlıkların ve hatta bireylerin inanç ve ifade özgürlüğüne saygı ve
* mümkün olan en büyük katılımı sağlamaya özen göstererek;
* kaos yaratmaksızın bir arada yaşayabilmek ve
* özellikle tehlike anında varlığını sürdürebilmek için
sosyal hayvanların geliştirdiği bir refleks ve yaşam biçimi.
Diyeceğim o ki, sığır sürüleri yapabiliyorsa, biz de başarabiliriz.
Denemekte fayda var.


(1) Nathaniel Herzberg, Le Monde, 23.09.2015
(2) Yerim olsa size bal arılarının ‘dans ederek’ karar verişini anlatmak isterdim. Çok önemli. Bir araştırmacı arı ve karıncalar için ‘Hiç bir lider karar vermek için bilginin tamamına sahip değil. Ama kararlar doğru veriliyor’ diyordu.
Hürriyet-İK, 18.10.2015





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder