OECD’nin 2013 Sağlık Raporu yayımlandı.
Beni en çok ‘OECD Ülkelerinde Akıl Sağlığı’ bölümü
ilgilendirdi tabii.
Ne de olsa Türkiye de bir OECD ülkesi ve ben her gün en az 2
saat araç kullanıyorum ve yolum ‘akıl sağlığı’ hakkında ciddi endişe duyduğum binlerce
Türk'le kesişiyor.
1.000 kişiye günde 106 doz ile en müreffeh OECD ülkelerinden
biri olan İzlanda, antidepresan tüketiminde bir numara.
Sonra sırayla Avustralya (89 doz), Kanada, Danimarka ve
İsveç geliyor.
Kore ve Çin (13 doz), Estonya (18), Macaristan (27) ve
Slovakya (31) ise en az antidepdesan kullanılan ülkeler.
Bu tabloya bakınca ‘ekonomik kriz ve işsizlik antidepresan
tüketimini tetikliyor’ tezi ağır bir yara alıyor.
Keza ‘güneşli ülkelerde sefalet daha az koyar’ safsatası da.
Gene de İspanya ve Portekiz gibi ağır ekonomik krize batmış
ülkelerde, antidepresan tüketiminin son 5 yılda yüzde 20’lerin üzerinde
artması, krizin halkın sinir sistemini olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Hadi tüketimde ilk 5’e giren Kuzey ülkeleri soğuk, karanlık,
insanlar ekonomik refaha rağmen mutsuz falan diyelim.
Hem zengin, hem güneşli, hem önü açık olan ‘umutların
kıtası’ Avustralya niye ikinci sırada o halde?
Cevap şu (ben vermiyorum, Le Monde muhabiri Claire
Gatinois’nın görüştüğü uzmanlar söylüyor):
Ekonomik kriz ve işsizlik zaten var olan bir eğilimi
güçlendirdi.
İnsanlar modern hayata bağladıkları ‘spleen’den
(karamsarlık, iç kararması) kurtulmak istiyorlar.
Düne kadar ayıp sayılan, gizlemeye çalıştıkları stres,
depresyon ve hatta çeşitli patolojilerden artık utanmıyorlar, doktora
gidiyorlar, tedavi oluyorlar.
Hatta stres ve depresyon günümüzde moda oldu bile denebilir.
Bu arada (gene OECD raporundan) iyi bir haber:
Söz konusu ülkelerde sigara ve alkol tüketimi düşmeye devam
ediyor.
Tabii kimilerinin umut ettiği gibi ‘ahlaki’ değerlerle alakası yok;
bilinçlenme ve ekonomik krizin sonucu.
Peki Türkiye’de antidepresan tüketimi?
Tabii ki gene veri
yok. Devletin, güya izinle ithal edilen, ruhsatla üretilen, reçeteyle satılan
ilaçların üretiminden tüketiminden bile haberi yok.
Ama mazeretleri var:
Enflasyon anketinde ‘Alevi misin Sünni
mi?’ yahut 'Köpek giren eve melek girer mi?' diye sormakla meşguller.
Prof. Dr. Mansur Beyazyürek söyledi. Antidepresan tüketimi
son 9 yılda yüzde 160 artmış.
Yılda 37 milyon kutu diye bir rakam okudum bir haberde.
Belli ki kalkınmış ülkelerin çok gerisindeyiz.
İktidarın hedefi 2023’te Türkiye’yi antidepresan tüketiminde
ilk 5’e sokmak olmalı.
Ve ellerinden geleni yapıyorlar Allah için!
*
* *
Saint Benoît Lisesi Müdürü Pierre Gentric ve Türk Müdür Başyardımcısı Gülay Doğusoy ile |
Saint-Benoît
sadece bir okul değildir, bir ekoldür
Saint Benoît Lisesi ve Fransızca-Türkçe eğitim veren diğer 8
okul (İstanbul’dan Notre Dame de Sion, Saint Joseph, Saint Michel, Sainte
Pulchérie ve Galatasaray; İzmir’den Saint Joseph ve Tevfik Fikret; Ankara’dan
da Tevfik Fikret) Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın, uzmanların 2 yıllık
denetlemeleri sonucunda verdiği Label FrancEducation yani ‘eğitimde mükemmellik
diploması’ aldı.
Saint Benoît Lisesi Müdürü M. Pierre Gentric “Bu başarıda
okulda verilen eğitimin ne kadar kaliteli ve etkili olduğunu gösteren eski
mezunların da rolü büyük” diyerek birkaç eski mezunu ödül törenine davet
etmişti.
Hani beni de adam yerine koydu diye söylemiyorum, ama çok şık bir
bakış açısı ve davranıştı.
Biz eskiler de “Bu eğitim kurumları sadece bir okul
değildir, birer ekoldür, yani şu kadar yüz yıllık bir birikimin; pek çok
yönetici, öğretmen ve öğrenci kuşağının eseridir” diyerek, eskileri yâd ettik.
‘Mösyö’ Bertrand, Deymier, Lloret, Feck, Danjou, Marcoul, Duchemin, Maynadier,
Siffrid, İsmet (Bilgen)’lerin; kadınlı erkekli hocalarımızın (hepsi olmasa da
pek çoğunun) eğitimci ve insan olarak yüksek kalitelerinin post mortem de olsa
tescilinden duygulandık.
Sevgili Saint Benoît’ma ve diğer kardeş okullara tebrikler…
Hürriyet-İK, 1 Aralık 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder