|
(Fotoğraf : Benoit Courti) |
Fransa’da 2014 yılının İK kitabı olarak Pierre-Yves
Gomez’in ‘Le Travail
Invisible’ adlı araştırmasını ödüllendirdi.
Gomez, ekonomist, strateji profesörü ve
Kurumsal Yönetim Enstitüsü’nün müdürü.
Kitabının adını da ‘Görünmez iş / emek / çalışma’ şeklinde tercüme edebiliriz.
Kitapta özetle diyor ki, görevi çalışanları
ve yapılan işi organize etmek, yönlendirmek olanlar, artık yapılan işi
görmüyor. Tablolara, rasyolara, sonuçlara bakarak karar veriyorlar,
yönetiyorlar; ama işi yapanı da, yapılan işi de, işin nasıl yapıldığını da
gözleriyle görmüyorlar. (Zaten artık pek çok şirkette iş yapanlarla yönetenler
aynı çatı altında bile değil.)
İnsan kaynaklarını değerlendirme durumunda olanlar (hem değer biçmek hem de
değer kazandırmak anlamında değerlendirmekten) acizler, çünkü yapılan işe
bilgisayar ekranından, tablolardan, PowerPoint sunumundan bakıyorlar.
Değerlendirmeleri gereken kaynakların ne olduğunu, nerede olduğunu
göremiyorlar. İşin nasıl yapıldığından doğru dürüst haberleri olmadığı için,
yaptıkları müdahaleler, aldıkları kararlar yerinde değil.
Sonuç,
2005’ten beri gelişmiş ekonomilerde prodüktivite yerinde sayıyor.
Gomez, işin görünmez hale gelmesinde,
finansallaşmanın etkisinin büyük olduğunu söylüyor. Finansallaşmış dünyamızda
ekonomi artık, insanları ve süreçleri izleyerek değil, tablolara bakılarak
yönetiliyor. Böyle olunca da yöneticiler ve İK, ‘yapılan işe bakarak’
değil işin ‘teknoloji prizmasından yansıyan (ve haliye deforme) görüntüsüne’
bakarak karar veriyor.
Uzaktan
kumanda yönetim
Psikolojisiyle, çalışmadan beklediği
tatminle, statü beklentisiyle, çalışmanın arkasındaki ‘insan’ gözden
kaçırılıyor, görünmez hale geliyor. Çalışma (iş, emek) artık sadece
performanstan ve verimden (sonuçtan) ibaret hale geldi. Ve tabii hem çalışanın
motivasyonu ve verimliliği düştü, hem de süreç olarak yapılan işin.
Yapılan işi
süreç tanımlarıyla ve normatif kurallarla belirlemeye ve denetlemeye kalkmadan
evvel, işi gözlemlemek (ne iş yapılıyor, kim yapıyor, nasıl yapıyor), ondan
sonra değerlendirmek ve nihayet kuralları belirlemek gerekirdi. Bugün yapılan
tersidir. (Gomez’den özetliyorum.)
Mesela, tezgâhtarın ne iş yaptığını ve
nasıl yaptığını gözlemlemek, sonra iş nasıl daha hızlı ve verimli, yani nasıl
daha etkili yapılabilir diye düşünüp, kuralları belirlemek gerekirken… bugün
sistem nasıl işliyor? Yönetim (işin nasıl yapıldığını ve nasıl yapılması
gerektiğini bildiğini varsayarak) önce kuralları ve hedefleri belirliyor, sonra
tezgâhtardan uygulama ve sonuç bekliyor.
Çalışanı
sadece giderek katılaşan kurallarla ve sadece ölçülebilir hedeflerle ‘uzaktan
yönetmeye’ kalkarsanız, çalışanın işbirliği yapmasını ve şirket projesine
katımını temin edemezsiniz.
Karanlıkta
kör uçuşu
Peki İK çalışmayı daha ‘görünür’
hale getirmek, daha doğrusu bu körlükten kurtulmak için ne yapmalı?
Kim, kaç saat
çalıştı diye mesainin ‘saatine’ değil, kendisine – yani yapılan işe, işin nasıl yapıldığına –
odaklanmalı. İnsan kaynaklarını değerlendirmenin, değer yaratmanın ilk şartı
budur, diyor Gomez.
“Özetle
artık eski tanımıyla şirket kalmadı, koalisyon dönemi başladı. Mesela
Air France’ta her uçakta aynı hareketlerin tekrarlanmasına, aynı sayıda
personal bulundurulmasına, aynı hizmeti vermeye gerek yok. Çare, gerçek işi analiz ederek bulunabilir…”
*
* *
Sosyo-ekonomik (ve elbette sosyo-kültürel)
açıdan Fransa’ya nazaran az gelişmiş, şirketleri kurumsallaşmasını tamamlamamış
bir ülkenin bir antrenör-futbolcusu olarak, eleştiriyi bir diş arttıracağım.
Bizde
patronlar dahil pek çok yönetici daha şirketin ne iş yaptığını (yani tüketicinin
şirketin sattığı mal ve hizmete yüklediği anlamı, ‘neyi satın aldığını’)
idrak edebilmiş değildir. (Mesela, Coca Cola’nın sadece alkolsüz içecek
sattığını zanneden bir pazarlama müdürü düşünebiliyor musunuz?)
Gene pek çok yönetici, verdiği kararın
hangi departmanı, yapılan hangi işi, nasıl etkileyeceğinin bilincinde değildir.
Çünkü şirkette ne iş yapıldığını, işi kimin yaptığını, işin nasıl yapıldığını
bile bilmez. (Mesela... Tövbeee!)
Gomez,
gelişmiş ülkelerde yapılan iş ve işi yapan görünmez hale geldi derken haklı.
Bakmaktan, baksa da görmekten aciz; zati
gördüğünü anlamayacak kadar yapılan işten bîhaber ve fakat bilmediğini
bilmeyecek kadar haddini bilmez yöneticiler de, herhalde, az
gelişmiş bireylerden müteşekkil toplumların makûs talihi.
Hürriyet-İK, 02.11.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder