(Spencer Hodge) |
Analitik zekâ,
okulda lazım olan, problem çözmeye yarayan ve (belirlenmiş kalıp sorulara tek
cevap isteyen) klasik zekâ testleriyle ölçülmeye çalışılan zekâdır.
Yaratıcı (sentetik) zekâ,
mevcut bilgi ve yeteneklerini kullanarak, yeni ve alışılmadık durumlara
başarılı cevaplar üretmeye yarayan zekâdır. Yaratıcı zekâsı yüksek olan
insanlar yanlış cevaplar verebilirler, çünkü soruna farklı bir açıdan bakarlar,
diyor Sternberg.
Pratik zekâ ise
insana, mevcut bilgi ve yeteneklerini kullanarak günlük hayata uyum sağlama becerisi
verir; belli bir durumda nasıl davranmak gerektiğini söyler. Ve böyle
davranmasını sağlar. (1)
*Meslektaşım (ve iş idaresi uzmanı) Annie Kahn, Le Monde’daki köşesinde bir ara zekâ konusundan söz ediyordu, tarihini hatırlayamadım.
ABD’de, sorunlara pratik
çözümler bulan, iyi bir konuşmacı olan, duygu ve davranışları doğru tahlil eden
insanlar zeki addedilir, diyordu.
Tayvan’da ise ‘düşünsel parametreler’ çok önemlidir.
Keza, başkalarını ve kendini tanımak ve anlamak ve ‘akılla hareket etmek’ yani yeteneklerini ne zaman göstereceğini ve
ne zaman göstermeyeceğini bilmek, ‘zeki
bir insan’ olarak algılanmak için şarttır. (Araştırmacı Shi Ying Yang’ın
tanımı.) (2)
“Küreselleşmeyle birlikte,
kültürlerarası algılaşım’ın (Böyle bir laf var mı bilmiyorum. Olsa da olmasa da
kullandım; karşılıklı olarak birbirini algılama-tanıma-anlama manasına.) …
“Küreselleşmeyle birlikte, kültürlerarası algılaşımın şirketler için
büyük önem kazandığı günümüzde, insanların meselelere bakışının, tahlillerinin
ve tepkilerinin farklı olabileceğini idrak ve kabul etmek çok önemli”
diyordu Annie Kahn.
*
Küreselleşmenin belki de en
tehlikeli sonucu şüphesiz ‘tek-tipleştirme’.
(Bu arada, bu bir sonuç değil de hedefse, durum daha da vahim.)
Bu birleşik kelimeyi hem ‘üniform’, hem de ‘homojen’ hale getirme anlamında kullanıyorum.
Üniform hale getirmek için
birbirine benzetmek yeterlidir. Homojen hale getirmek içinse ‘normlara uymayan’ unsurları elemek /
atmak gerekir.
Tek-tipleştirmek, mesela
askerlik mesleğinin fıtratında (özür dilerim) vardır.
Dışarıdan baktığınızda
üniformasıyla, hal ve hareketleriyle, iki askeri (hatta savaş zamanında bir
albayla bir eri) birbirinden ayırmak zordur. Bu, anlaşılabilir bir zorunluktur.
Ancak militarizmin ‘zihinleri tek-tip hale getirmek’ gibi
bir sakıncası da vardır.
Dikkat edin, dâhî denilen
askerlerin çoğu, normlara ve hiyerarşiye kafa tutarak farklı hareket etmeyi
bilenler, yani sürüden ayrılanlardır.
*
21’nci yy’da küreselleşme,
gençleri tek-tipleştiriyor. Onun için her zamankinden çok ‘sürüden ayrılan gençler’e ihtiyacımız var.
Oysa biz, aykırı olanı, herkes
gibi düşünmeyeni ve davranmayanı zaten sevmeyiz.
Ve zaten küreselleşen dünyada
farklılıkları el üstünde tutmayı beceremezken, bir de militarist
tek-tipleştirmeden kurtulup, teokratik tek-tipleştirmenin tuzağına düşmek – ki
ikincisi birincisinden daha sinsi ve kalıcıdır – çok üzücü olurdu.
(1) Bu üç tanımı Wikipedia’dan cevirmeye çalıştım.(2) Bu tanım bana babamın bir eleştirisini hatırlattı: “Sen
aptal görünecek kadar akıllı değilsin.” Etrafıma bakıyorum da, pek çok tepe
yönetici bunu çok iyi başarıyor.
Hürriyet-İK, 26.04.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder