Lakin
popülerlik genellikle ‘kalite teminatı’
değildir.
Aksine,
popüler olmak demek, ayağa düşmek demektir.
Liderlik
kavramı da popüler olunca, başına aynı felaket geldi, içi boşaldı, olur olmaz,
yalan yanlış kullanılır oldu.
Bana
şimdi siyasetten müziğe, tıptan edebiyata, gazetecilikten bilime, ‘popüler
Türk’ örnekleri verdirip başımı derde sokmayın...
*
Son
yıllarda, özellikle de iş idaresinde çok moda ve çok da olumlu anlamlar
yükleniyor amma, ‘lider’ dediğiniz
aslında ‘kendi doğruları yönünde, kendi
koyduğu hedeflere ulaşmak için insanları manipüle eden yönetici’
demektir. (İstisnalar vardır ama adı
üstünde, istisnaîdir.)
İnsanları
peşinden sürükleyebiliyor olması, dediğim gibi, liderin doğrularının ve bu
doğrulara erişmek için seçtiği yolun ve yöntemin doğru ve kaliteli olduğu
anlamına gelmez. Hatta tam tersi. Kişinin, yolun ve yordamın yanlış ve
kalitesiz olması ekseriyetle ‘tercih
sebebi’dir.
(Biliyorum biliyorum, liderin
daha ‘asil’ tanımları var. Ama bunlar ne yazık ki gerçekleri değil idealleri
ifade ediyor. Yüzlerce kitap, makale bulabilirsiniz. Biz gene doğru
bildiğimizden ya da herkesin bildiği ama nedense yüksek sesle söylemediği
gerçeklerden şaşmayalım.)
Eğer
liderin doğruları ve hedefleri, yönettiği kitlenin / grubun / kurumun (gerçek)
çıkarlarıyla bağdaşıyorsa; ülke için, şirket için, artık kimin / neyin
yöneticisiyse, gerçek bir şanstır.
Aksi,
talihsizlikten öte, bir felakettir.
*
Yukarıda
bana göre gerçek tarifini verdiğim lider, manipüle etmek istediği insanların
hem aklına ve çıkarlarına, hem de duygularına hitap eder. Ki aklın da duygunun
da merkezi beyindir. Bunun için, bilinçli olarak veya insiyaklarıyla,
karşısındakilerin ‘hangi beynine’
hitap edeceğini çok iyi bilir. Daha
doğrusu, insanları iyi tanıyan lider (liderliğin şartıdır) karşısındakilerin ‘hangi beynini kullandığını’ bilir.
‘Manipüle edilmeye müsait insanlar beynini
kullanır mı?’ demeyin, biyolojik olarak kullanır. Ama hangi beynini?
Paul MacLean (1913-2007) |
Paul MacLean’in ‘üç beyin teorisi’ni (aslında ‘üç
seviyeli beyin’ teorisini) duymuşsunuzdur.
İnsan
beyni muhteşem bir organdır. Ve tabii ki pat diye ortaya çıkmamıştır.
Milyonlarca yıllık bir evrimin sonucudur.
MacLean
der ki; insanın, iç içe (en eskisi en içte) 3 farklı beyni vardır. Her biri,
insan evriminin farklı aşamalarında farklı şartlara ve farklı ihtiyaçlara cevap
vermek için oluşmuştur. Özetle ve çok kabaca : (Nörologlar beni affedin!)
-
Birincisi ve en eskisi, 300-400 milyon yıl önce ortaya çıkmış, kafatasının arka
bölümünde bulunan, bezelye tanesi büyüklüğündeki ilkel ‘sürüngen beyni’dir. Görevi, insanın hayatta kalmasını
temindir. Açlık ve karın doyurma,
dışkıların vücuttan atılması, kendi bölgesini koruma, kaçıp kurtulma, rahat etme
gibi temel ihtiyaçları düzenler.
-
İkinci beynimiz, 50-65 milyon yıl önce ortaya çıkan ‘paleo-memeli beyni’dir. İlk memelilerin ortaya çıkışına denk gelir.
İçgüdüsel davranışlarımızı, duygu ve hislerimizi yönetir. Beslenme, çoğalma,
korkular, iletişim ihtiyacı, duygular buna bağlıdır.
-
Nihayet, insan beyni deyince anladığımız üçünçü ve en ‘genç’ beynimiz, yani ‘neo-korteks’ beynimiz. Beyin dediğimiz
organın yüzde 80’ini teşkil eder. 3-3,5 milyon yıl önce Afrika’da, iki ayak
üzerinde duran (ve bunu başarmak için gelişmiş bir beyne ihtiyacı olan) Australopitekus döneminde gelişmiştir.
Özellikle mantıklı düşünme, konuşma, öngörme ve planlama gibi ileri
yeteneklerin merkezidir.
Tabii
bu 3 beyinden hiçbiri âtıl değildir. Hepsi birlikte çalışmaktadır ve iletişim
halindedir.
*
‘Akıllı liderler, karşısındakilerin hangi
beyini daha çok kullandığını insiyaklarıyla anlar ve o beyne hitap ederler’
iddiamın dayanağı işte bu ‘üç beyin
teorisi’.
Kimileri,
insanların en ilkel beynine hitap ederek; aç kalma korkusu, dinî baskılar,
yabancı düşmanlığı, cinsel dürtü ve takıntılar gibi hayvanî duygu, korku ve
güdülerini kullanarak yönetir. ‘Güder’
demek daha doğru.
Kimileri,
insanların karnını doyurma, maddî manevî ihtiyaçlarını giderme, haset, yok işte
kaçak gecekonduya imar izni verilmesi, devlet kapısında iş bulunması gibi çok
da gelişmemiş beklentilerini yöneten beynine seslenir. Aslında insanların ‘bağlılıklarını satın alır’.
Kimileri
ise, tarife gerek olmayan birer istisnadırlar. Yepyeni bir dünya tasavvur
ederler ve sizi de - insanı hayvandan ayıran beyninize hitap ederek -
hayallerine ve projelerine ortak ederler. Onlara denk gelirseniz, ne mutlu
size. Ya da onları ‘hak ederseniz’...
Çünkü ne demişler, ‘Herkes layık olduğu
insanlar tarafından yönetilir.’
Hasılı,
bana hangi beynini kullandığını söyle, sana liderini söyleyeyim.
Yahut
da tam tersi...
Not : Bu arada geçen haftalarda yayımlanan bir araştırmaya göre evrim
sürecinde atalarımız testosteron oranları düştüğü için ‘modern insan’ haline gelebilmiş. Bu konuya bir fırsatını bulup
değinmezsem çatlarım.
Hürriyet-İK, 17.08.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder