Pindar (İ.Ö. 518-438) |
Pindar (İ.Ö. 518-438) zamanın krallarına,
prenslerine hitaben methiyeler yazmıştır. Ama bu şiirlerinde cesaretle, açık
yüreklilikle ve dozunu kaçırmadan (yani kelleyi kaptırmadan) çağının
muktedirlerine tavsiyelerde bulunmaktan, hatta ders vermekten de kaçınmamıştır.
Siraküza tiranı
1.Hieron’a hitaben yazdığı bir şiirde (Pykhia, 2:72) şöyle der:
“Neysen o ol, öğrendiğin zaman...”
Bu dizenin anlamı özetle
şudur:
“Ben, Pindar, sana kim olduğunu öğrettikten sonra; gerçek kimliğini,
kişiliğini ortaya koy...”
(Böylece Pindar kendini de, bir danışman olarak Hieron’a
pazarlamaktadır. Sen muhteşem bir yöneticisin ama, bütün ihtişamını ortaya çıkarmak
istiyorsan, atasın şu fakire bi’ kese altın...)
*
Bu aforizmayı iki bin
küsur yıl sonra, Nietzsche kullanmış ve meşhur etmiştir.
Nietzsche’nin ağzında ‘neyse o olmak’, vasatlıktan,
sıradanlıktan kurtulmak, Güç-istenci’ni ortaya çıkarmak ve Üst-insana dönüşmek
demektir. Bu kavram hâlâ çok tartışılır...
Ama boş verin şimdi siz
bu felsefî lafları.
Her zaman olduğu gibi,
ayağımızı yere basalım ve çalışma hayatına dönelim.
*Benim muktedirlere methiyeler düzmek gibi bir adetim yoktur, bilirsiniz.
Oysa methedilmeyi hak
eden yöneticiler çıktı yol boyu karşıma.
Çalışma hayatında
insanları ‘neyse o’ olmaya teşvik
etmek gerekir.
Bir defa çalışma
hayatını, ofisleri ve özellikle de yönetim kademesini ikiyüzlülükten ve
sahtekârlıktan arındırmak için.
Ama asıl, herkesin
içindeki gerçek değerleri ortaya çıkarmak için. Çalışanlar, kişiliklerine uygun
ve severek yapacakları işlerde daha başarılı olurlar.
İyi yöneticiler,
liderler, insanların içindeki bu cevheri ortaya çıkarıp onları tam
kapasiteleriyle, tüm yaratıcılıklarıyla değerlendirirler. (Tıpkı iyi eğitmenlerin, öğretmenlerin öğrencileriyle yaptıkları gibi.
Bir de Minas gibileri vardır ama eski konulara girmeyelim şimdi.)
Çalışanların içlerindeki Güç-istenci’ni olumlu bir dinamiğe dönüştürerek onları
Üst-insana dönüştürürler.
Yöneticinin görevi (tıpkı
makinaları tam kapasite çalıştırmak, sermayeyi en verimli şekilde işletmek
gibi) çalışanlarından en yüksek verimi almaktır.
Bunun yolu da, kimi
yöneticilerin ve İK’cıların zannının aksine, insanları kendi kafasındaki dar
kalıplara sokmak, insan yönetimini prosedürlerle otomatiğe bağlamaktan değil;
çalışanların içindeki enerjiyi ve şevki açığa çıkarmaktan geçer.
Hürriyet-İK,
23.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder