12 Mayıs 2012 Cumartesi

Burnunun ucunu görememek


Miyopi (miyopluk), insanın uzağı görmesini engelleyen bir göz kusuru.

The Lancet dergisinin son sayısında ilginç bir araştırma yayımlandı.


Avustralya-Canberra Üniversitesi’nden Prof. Ian Morgan ve ekibinin bir çalışması.

Miyopluk, Avrupa’da her 3 kişiden birini etkileyen bir sorun iken, (Çin, Tayvan, Güney Kore, Japonya gibi) Uzakdoğu ülkelerinin gelişmiş kentlerinde, her 100 gençten 80 hatta 90’ı miyopmuş.

Hatta bu gençlerin yüzde 10’u ileri derecede miyopmuş.

Miyopluğun kanıtsal olduğu, ana-babasından biri miyop olan çocukta riskin ikiye, hem annesi hem babası miyop olanda üçle katlandığı biliniyor.

Miyopluğun yayıldığı, Kuzey Amerika ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde son yıllarda 2 katına çıktığı biliniyor.

Asya ülkelerinde (belki de sarı ırkta) bu faktörün Avrupa ve Amerika’dan yüksek olması ihtimali göz önünde tutuluyor.

Ama bu, Asyalı gençlerin maruz kaldığı vahim durumu izaha tek başına yeterli değil.

Söz konusu araştırmaya göre, miyopinin, kalıtımın yanı sıra payı giderek artan ikinci bir nedeni daha varmış:

Yeteri kadar gün ışığı görmemek!Vücudun doğal olarak ürettiği dopamin adlı kimyasal, verilerin gözden beyine iletilmesinde büyük bir rol oynuyormuş.

Ve vücudun dopamin üretmek için gün ışığına ihtiyacı varmış. (Doktorlar beni affetsin!)

Ama dopamin eksikliğinin ikinci bir etkisi daha varmış:

Detayını anlamadım ama, dopamin eksikliği, çocuğun göz yuvarlağının normalden fazla büyümesine sebep oluyormuş.

(Doğum ile 20-25 yaş arasındaki dönemde göz yuvarlağı 16 mm’den 22 mm’ye çıkarmış. Ne demekse artık. Oysa miyoplarda, göz yuvarlağı aşırı büyür, 30-32 mm’yi bulurmuş. Bu da uzağı görmeyi zorlaştırırmış.)
Özetle, genç nüfusta gözlemlenen miyopi patlamasının sebebi, tekrarlayalım, yeteri kadar gün ışığı görmemek imiş.

Bunun bir numaralı sebebi de tabii ki ‘ekran bağımlılığı’.

Küçüklerde televizyon, büyüklerde internet, Facebook, Twitter, cep telefonu vs...

Yani anneler (*) ‘Yavrum biraz kalk o ekranın karşısından, gözün bozulacak’ derken farkında olmadan bilimsel bir gerçeği söyleyip duruyorlarmış.

Tabii bu arada, görme bozukluklarının çocukların eğitim başarısını olumsuz etkilediği de biliniyor.

Prof. Morgan’ın gençlere önerisi:

Dışarı çıkın!

*

Hürriyet İK
gazetesi, insan kaynakları kadar eğitim ve gençlik konularını da işlediği için, benim bu yazımı yadırgamazsınız.

Ama yine de, adet yerini bulsun, konuyu konumuza bağlayalım ve kakıcılık şöhretimize de halel getirmeyelim.

Göz ve görme bozukluğu sadece gençlere has değil.

Türkiye’de 3 yaş üstü her 2 kişiden 1’inin gözü bozukmuş.

Göz bozukluklarının yüzde 32’si miyopi, 21’i hipermetropi, 47’si astigmatmış. (1)

Biraz karikatürleştirme riskini göze alarak şöyle diyebiliriz:

Her 100 Türkten 50’sinde görme bozukluğu varmış.

Bunların 16’sı uzağı, 10’u yakını görmüyor; 24’ü ise çarpık görüyormuş.

Aristo mantığıyla düşünürsek, Devlet ve özel sektör yöneticilerimiz de Türk olduğuna göre...

Bu oranlar onlar için de geçerli!

Burnunun ucunu görmeyen de var, uzağı görmeyen de, elmaya bakıp armut sanan da...

Bizim onlara önerimiz de aynı:

Kapanıp kaldığınız plazalardan, dar çevrenizden dışarı çıkın; gün ışığı görün biraz, dünyayı ve insanları görün...




(*) DÜNYANIN EN ZOR VE EN GÜZEL ‘MESLEĞİ’

Avrupa televizyonlarında Procter&Gamble’ın güzel bir reklamı dönüyor, sloganı Teşekkürler Anne! Londra Olimpiyat Oyunları’nın sponsoru olan P&G, şampiyon sporcuların arkasındaki kahraman anneleri konu ediyor. P&G’ye bravo! Her ne kadar ‘şampiyon annesi’ denilen kadınlardan çok korksam da (bakınız 27.06.2010 tarihli ‘Magazin Yazısı: Güzellik Kraliçesi Annesi’) reklamı sevdim. Annelerin önünde, bu kadar da olsa, eğilmek güzel. Kadınlar, sadece deterjan, sabun, kozmetik ve çocuk bezi tüketicisi değil, eli öpülesi anneler onlar... (Bu arada, ben kadın olsam, Anneler Günü için tencere, tava, ütü öneren reklamlara çok bozulurdum. Hediyeyi annemize mi alıyoruz, hizmetçimize mi?)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder