6 Mayıs 2012 Pazar

Dünyanın sonuna 229 gün kaldı


Yani artık öyle ona buna kakan, ciddî yazıların anlamı kalmadı!
Sevelim sevilelim...
*
Perşembe günü Hürriyet’te bir haber vardı.
Reuters, 20 ülkede 16 bin deneklik bir araştırma yaptırmış.
İnsanların yüzde 15’i ölmeden kıyameti göreceklerine inanıyormuş. Yani sonlarının kıyamet olacağına.
(Aslında burada kıyamet’i ‘büyük K’ ile yazmak gerekir. Çünkü bu insanların sözünü ettiği din kitaplarında yer alan Kıyamet.)
Hatta yüzde 10’u Mayalar’ın öngördüğü (iddia edildiği) gibi, evrendeki maceramızın bu sene, 21 Aralık Cuma günü biteceğine inanıyormuş.
(Kıyametin cumaya denk gelmesi de bir şans; herkes işini bitirmiş, borsalar da kapanmış olur...)
Kıyamet’e en çok inananlar ise (yüzde 22 yani her 5 kişiden biri) Amerikalılar ile Türkler imiş.
(Bir kerecik, iyi bir şeyde dünya şampiyonu olamayacak mıyız biz yahu!)
*
Önümüzde böyle bir ‘vâde’ olur da, insanlar bunu paraya tahvil etme fırsatını kaçırır mı!
(Kazandıkları parayı ne yapacaklarsa artık! Kefenin cebi yok. Şurada 229 günümüz kalmış...)
Tabii ki yüzlerce Kıyamet romanı ve kitabı çıkıyor piyasaya, filmler, dergi kapakları...
Amerikalılar bayılırlar böyle kendilerini korkutmaya. Benim tarzım değil.
Ama bir roman var ki, ilginç diyorlar.
Stéphanie Hochet’nin Les Ephémérides adlı romanı.
(Ephéméride tutulan günlük demektir; yahut Saatli Maarif misali sayfaları koparılan günlük takvim.)
İnsanlara dünyanın sonunun 21 Mart’ta geleceği, hazırlanacak zamanları olsun diye 3 ay öncesinden, resmen İlan ediliyor.
Ve (kitabı ilginç kılan da bu)... hiçbir şey olmuyor.
İnsanlar, 3 ay sonra yok olacaklarını bildikleri halde, bir şey olmamış gibi, alışkanlıklarını hiç değiştirmeden yaşamaya devam ediyorlar.
Romanın kahramanlarından, ağır bir hastalığı olan bir ressam bu İlan’ı ‘Adaleti sağlayan bir müjde’ gibi algılıyor: Ölüme mahkum olan artık yalnız o değildir.
Ressamın sevgilisi ‘kaygısız bir 3 ay’ geçireceği için son derece mutlu oluyor. (1)
Ve iki sevgili, bütün sınırlar ve tabular yıkıldığı için, aşklarını çılgınca yaşayabiliyorlar.
9 yaşındaki bir çocuk, bu haberi alınca resmen Mahşer’in Atlısı’na dönüşüyor, yapabileceği bütün kötülükleri yapıyor.
Annesi de, kalan kısa ömründe mutlu olsun diye, çocuğunun yakıp yıkmasına elinden geldiğince yardım ediyor... filan.
Amélie Nothamb bu kitabı çok beğenmiş, eleştirisinin dibinde şöyle bir yorum yapıyor:
“Romanda olup bitenler inanılır gibi değil. Ama ‘ne yapmak istiyor ya bu yazar’ diye aklınızdan her geçirdiğinizde, fark ediyorsunuz ki, anlattıklarının hepsini zaten yaşamaktayız bugün. Dünyanın sonunu gün be gün yaşıyoruz ve insanlar abuk sabuk projeler dışında doğru dürüst bir tepki vermiyorlar. 16. Louis tuttuğu günlüğe 14 Temmuz 1789 günü için tek kelime yazmış: Rien! (Not: Yani ‘Hiç!’. Oysa biliyorsunuz o gün Fransa’da halk Bastille hapisanesini ele geçirmiş, Fransız İhtilali başlamıştır. Fransa Kralı 16. Louis 1793’te kafası kesilerek idam edilecektir.) Biz kralla alay ediyoruz ama biz de aynı şeyi yapıyoruz.” (2)

(1) Bu satırları okurken aklınızden geçen soruyu tahmin ediyorum: 3 ay sonra dünyanın sonu gelecek diye açıklansaydı, aziz Türk milleti nasıl bir tepki verirdi? Düşünmek bile istemiyorum!
(2) Hemen söyleyeyim, ben yaşarken dünyanın sonunu göreceğine inananlardan değilim. Ama ‘bazı dünyalar’ın sonunun geldiğini ve insanların buna tıpkı yukarıdaki romanın kahramanları gibi sessiz kaldığını hayretle görüyorum. Mahşer’in Atlıları’nı da dehşetle seyrediyorum.

Not: 2003’te Hürriyet’in internet sitesinde okurlara bunu sormuş ve hiç beklemediğim bir cevap almıştım. 100 kişiden 44’ü ‘Ölümü beklemem, intihar ederdim’ demiş ve beni korkutmuştu. ‘İşimi bırakır, sevdiklerimle birlikte olurum’ diyenler yüzde 37 idi. Değer cevaplar da ilginçti: ‘Bol bol seyahat eder, dünyayı görürdüm’ yüzde 10; ‘Gıcığım olan birilerini temizlerdim’ yüzde 3; ‘Kredi kartımla bol bol harcama yapardım’ yüzde 2; ‘Çalar, çırpar, saldırır, her türlü pisliği yapardım’ diyen dürüstler yüzde 2; ‘Depresyona girer köşemde beklerdim’ ve ‘Belki sadece ben kurtulurum diye hazırlık yapardım’ diyenler ise yüzde 1.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder