11 Temmuz 2012 Çarşamba

Çocuklarımızı biz böyle mutsuz yaptık

Geçen hafta Marsilya’da 11-25 yaş arası çocuklara ve gençlere hizmet verecek bir ihtisas hastanesi açıldı. Adı Espace méditerranéen de l’adolescence (EMA) yani ‘Akdeniz ergenlik merkezi’.

Misyonu, özetle ‘Bedensel ve psişik bakım, readaptasyon, kültürel destek ve okul sorunlarına yardım dahil, her türlü sorunlarında ergenlerin yanında olmak ’.

Daha da özetle, genç hastaların ‘rehabilitasyonu’.

Terapi yöntemleri arasında sanat çalışmaları, eğitim ve spor faaliyetleri de var.

Merkezin müdürü Dr. Marcel Rufo’nun Le Figaro’ya verdiği demeçten bir iki alıntı yapıyorum.

Özetleyerek:


Soru: Ergenlere has bir hastane açmak neden?

Cevap: Bu hastalar artık çocuk değil ama henüz yetişkin de değil. Ve özel bakıma ihtiyaçları var. Kişilik sorunları olsun, kanser tedavisi olsun, ‘gençlik merkezi’ denilince tedaviyi kabul ediyorlar. Oysa pediatri (çocuk) bölümünde veya 25 yaş üstü ihtiyarlarla aynı hastanede tedaviyi reddettikleri oluyor. Neticede, gençler hastanede birlikte tedavi görürken birbirlerine destek oluyorlar, birbirlerinin tedavisine katkı yapıyorlar. ( …)

Soru: Ergenler açısından çağın sorunu nedir?

Cevap: Hiç şüphesiz kendine güvensizlik ve sürekli duydukları yarınların daha zor olacağı söylemi sebebiyle gelecek korkusu. Bu karamsarlık, bağımlılık davranışlarını tetikliyor; hayat ölümden daha çok korkutmaya başlayınca da, bu kez şiddeti ve kendine zarar verme eğilimlerini tetikliyor. Anoreksi vakaları neyse ki nadir, ama oburluk ve obezite yaygın bir fenomen haline geliyor. Ama unutmamak gerekir ki, bu yaşta yaygın olan uykusuzluk ve güven eksikliği bir yana, gençlerin yüzde 85’inin sağlığı yerinde.

Soru: Diğer yüzde 15 sorunlarını nasıl ifade ediyor?

Cevap: Yüzde 15 demek (Fransa’da) 900 bin genç demek, unutmayın. Bunlar kendilerine zarar vermeye eğilimliler, saldırgan bir depresyon halindeler, her türlü zararlı şeyi tüketiyorlar, bedenlerini obje gibi gördükleri bir cinsel hayatları var, okula inanmıyorlar, sorunlarını kabullenmektense uyuşturucu tüketmeyi yeğliyorlar, yardımı reddediyorlar. (...)

Günümüzde gençlerin en önemli sorunu kendine güvensizlik ve gelecek korkusudur” diyor Dr. Rufo.

Çok önemli bir gerçeğin altını çiziyor. Aklımızdaki pek çok soruya cevap veriyor.


Ama bu güvensizlik ve korku yeni bir şey değil.

1838 yılının haziran ayında, 17 yaşındaki bir genç annesine şöyle yazıyor:

Önemdeki hayatı artan bir korkuyla bekliyorum. Öğrenmem gerekecek onca şey, dünyanın ortasında kendime bir yer bulmak için yapmam gereken onca şey, bunlar beni dehşete düşürüyor.
Lakin, yaşamak için yapılmışım, elimden geleni yapacağım; ayrıca, edinilmesi gereken bunca bilgide, insanlarla girilecek bu mücadelede, bizatihi zorluğun kendinde eminim bir haz olmalı.”Bedbaht bir çocukluk geçiren, küçük yaşta babasını kaybeden, okuldan kovulan, ağır bir hastalığa yakalanan, kısa ömrü para sorunlanıyla geçen Charles Beaudelaire (1821-1867) 19.yy’ın en önemli şairlerinden biriydi.

Çocuklarımıza Beaudelaire kadar da olsa, kendilerine güvenmeyi, hayatın gelecek endişesine rağmen uğrunda mücadele etmeye değen bir mutluluk kaynağı da olabileceğini öğretmek zorundayız.

Farkında mısınız, vurdumduymazlık maskesi ardında gençlerimiz ne kadar da mutsuz!

Bunu biz yaptık...


Hürriyet İK, 8 temmuz 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder