20 Nisan 2013 Cumartesi

Sana ne!




Fransız oyuncu ve senarist Olivier Dazat’nın bir kitabı çıktı. Adı Hier Encore.
Charles Aznavour hayranları iyi bilirler bunun anlamını, ‘daha dün...’ demektir.
Alt başlığı (muhtemelen kitabı sattırmak için) ‘Melankoli geçmişin erotizmidir’ diyor, ne demekse.
İlginç bir kitap, ama sadece bir alıntıyla yetineceğim ne yazık ki.
Daha insanî bir dünyanın, daha insanî yarınların nostaljisini yaparken - yarının nostaljisi olur mu demeyin, bal gibi olur (*) - gençlik hakkında şöyle diyor Dazat:
Artık gençlik diye bir şey yok. Gençler rollerine sahip çıkmıyorlar. Gençlik burjuvalaştı. Bugünün gençliği, dünyanın ihtiyarlığı…
*
Faşist 12 Eylül rejimi apolitik hale getirmek için; ardından gelen Özal liberalizmi ise tüketici haline getirmek için gençliği tamamen pasifize ettiler… diyeceğim ama, Türk gençliğinin Amerikan, İngiliz, Rus yahut Çin gençliğinden bir farkı yok bugün.
Artık o kadar akışkan bir dünyada yaşıyoruz ki, ‘iletişim manyağı’ haline gelen çağımızda, benzer ortamlarda yaşayan gençler birbirinin klonu haline geliyor.
Kendimle tutarlı olmak için hemen söyleyeyim:
Şimdiki gençler…’ edebiyatından nefret ederim. Böyle bir karşılaştırma bile yapılamaz. Her kuşak kendi şartlarında değerlendirilmeli.
Onun için bu söylediğimi lüften bir karşılaştırma hele hele bir eleştiri olarak almayın. (Ve tabii istisnalara da takılmayın.)
İhtiyar değil belki ama… bugünün çocukları sanki ‘büyük’ doğuyorlar.
(Bu kez de aklıma Georges Moustaki geldi: Bir şarkısında ‘Ben yorgun doğmuş bir kertenkeleyim’ der ya.)
4-5 yaş barajını aştıktan sonra artık soru sormuyorlar. Merak etmiyorlar. Bilmek, öğrenmek istemiyorlar. Bildikleri kadarıyla mutlular. Hayret etmiyorlar. Sorgulamıyorlar.
Belki de kapağı bir üniversiteye atacağım diye o kadar zorlanıyorlar ki, kampüsün kapısından girdikleri anda gevşiyorlar. Koyuveriyorlar.
Hayattan tek beklentileri sıkıntıya girmeden para kazanabilecekleri bir iş bulmak.
O da mesela gazetecilikse işe köşe yazarı ya da yazı işleri müdürü, şirketse müdür olarak başlamak şartıyla.
Ve… tüketmek.
Herkes ne tüketiyorsa, onu tüketmek. Herkes ne alıyorsa, onu almak. Herkes ne yapıyorsa, onu yapmak.
İsyan etmiyorlar. Adam gibi bir hayal bile kurmuyorlar.
Daha iyi veya daha kötü değiller, hayır, ama çok farklılar.
*
Akılları satışa çıkarmışlar, herkes kendi aklını almış’ diye bir laf vardır.
Çocukluğu, gençliği satışa çıkarsalar herhalde çok insan kendi çocukluğunu, kendi gençliğini seçerdi.
Ama, isyankâr, anarşist diye sokaklarda vurulan bir kuşak nasıl bu kadar ‘konformist’ çocuklar yetiştirdi, hayret.
Ama olsun!
Özel dershaneler mutlu, paralı okullar mutlu, sendika toplu sözleşme grev derdi olmayan işveren mutlu, mal satan mutlu, reklam veren mutlu, bankacı mutlu, politikacı mutlu.
Gençler de mutlu!
O zaman sana ne oluyor be adam!

(*) Fransa’nın Eli Acıman’ı Marcel Bleustein-Blanchet’nin 1976’da çıkan otobiyografisinin adıydı ‘Geleceğin nostaljisi’. Kana kana okumuş ve çok etkilenmiştim. Keşke o zamanki içgüdüme uyup reklamcı olsaymışım. Bu arada Antonio Tabucchi’nin ‘mümkün olanın nostaljisi’ sözünü de atlamayalım. İnsan yaşlandıkça yani kalan ömrü azaldıkça, hem maddî manevî kısıtlanıyor hem de ‘mümkün olanın ufku’ daralıyor. Dün kurabileceğiniz hayalleri bugün kuramıyorsun!

Hürriyet-İK, 21.04.2013

2 yorum:

  1. Haftasonundan kalma IK ekinden yazınızı okuma şansı buldum.

    TRT'de "Pop Oturduk Pop Kalktık" belgeselinden birkaç alıntı paylaşmak istedim:

    -Gençler bıkkın yorgun ve hiçbirinin zamanı yok.

    Gençlerin ağzından:
    -Planlarım arasında yurt dışında tekrar üniversite okumak var.
    -Hayallerim var ama gerçeleşir mi bilmiyorum.
    -Şu şartlarda hayal-gelecek yok, günü birlik yaşıyoruz.
    -Şu an cevap vermek istemiyorum, moralim düzgün değil.

    Türkiye Popstar programında juri ile konservatuar mezunu bir yarışmacı arasındaki konuşma:
    -Ne iş yapıyorsunuz?
    -Bir iş yapmıyorum, birşey olamadım. Konservaturdan sonra öğretmen olamadım, TRT ye giremedim, Türkiye... korosuna alınmadım. Ama benden kaynaklı olduğunu düşünmüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Evet, ne yazık ki gerçek budur...

    YanıtlaSil