Bülent Ortaçgil’in şarkılarını ben
çok severim. En sevdiklerimden birinde şöyle der:
Olmalı mı olmamalı mı / Yoksa hiç değişmemeli mi / Ama ben değişmezsem,
ben olamam ki…
Görmeli mi görmemeli mi / Yoksa hiç bakınmamalı mı / Ama ben
bakınmazsam, hiç göremem ki…
Sevmeli mi sevmemeli mi / Yoksa hiç beğenmemeli mi / Ama ben
beğenmezsem, hiç konuşmam ki…
Bilmeli mi bilmemeli mi / Yoksa hiç öğrenmemeli mi / Ama ben
öğrenmezsem, hiç olamam ki
*
Değişmeyi bilmek çok önemli.
Genelde bir insandan, özellikle
de bir yöneticiden beklenen meziyet ‘hiç değişmemek’ değil, aksine, hatalarını
düzeltmeyi, daha iyiye gitmeyi, yeni şartlara doğru cevaplar verebilecek
şekilde değişmeyi bilmektir.
Tabii eğer kendinizi ‘mükemmel’
ve ‘bir insanın varabileceği en iyi nokta’ olarak görmüyorsan ki, zaten o zaman
konu beni değil psikiyatrları ilgilendirir.
*
İnsanları görmek de öyle.
Zihni (Küçümen) Amcam
ademoğlunu ikiye ayırırdı: İnsanları görenler ve görmeyenler. Tabii “bakıp
da...” görenler ve görmeyenler, karşısındakini fark edenler, başkalarına önem
verenler, saygı gösterenler ve diğerleri. Belki de “iyi insan-kötü insan” fay
hattı bile bu “görmek” fiilenden geçiyor. Sosyalleşmenin, medenîleşmenin şartı
“insanları görmek.” Tıpkı kurtla köpek gibi!
Köpek, kurda nazaran, insanla
daha kolay “göz iletişimine” girermiş. Ve bu sayede insanın en iyi dostu olmayı
başarmış.
Macaristan’ın başkenti
Budapeşte’deki Eötvös Lorand Üniversitesi bir araştırma yapmış. Basit bir
egzersiz: köpekten ve kurttan saklanmış bir yiyeceği bulmaları isteniyor.
Köpek (canis familiaris), saklı
yiyeceği ararken, insanlarla “iyi göz teması” kuruyor, gözle aldığı ipuçlarını
iyi değerlendiriyormuş.
Kuzeni kurt ise (canis lupus),
insanla kolay kolay göz iletişimine giremiyor.
Araştırmacılar, bu test için,
yavru kurtları “sosyalleştirmekle” başlamışlar işe, sonra testler uygulanmış.
Birinci test: iki kap, biri
boş, diğerinde et var. Eğitmen kurda ve köpeğe içinde et olan kabı gösteriyor.
Eğer parmağını kaba dokunacak kadar yaklaştırırsa, kurt da köpek de dolu kabı
kolayca buluyor.
Ancak, eğer uzaktan (50 cm)
parmağıyla gösterirse, köpekler daha iyi sonuç alıyor. Çünkü köpekler karar
vermeden önce eğitmene bakıyor, kurtlar bakmıyor.
İkinci testteyse, içinde et
olan kap, açılması zor bir kapakla örtülüyor.
Köpek, bir dakika kadar kapağı
açıp eti yemeği denedikten sonra, dönüp eğitmene bakarak ondan “gözle” yardım
istiyor. Halbuki kurt, kapakla kavga etmeye devam ediyor.
Araştırmacılar “insana bakma”
eğiliminin genetik olduğu görüşünde, “çünkü evcilleşseler de” kurtlar bu yetiyi
edinemiyor.
İddiaya göre bu “gözle
iletişim” kabiliyeti, köpeğin ve kurdun kaderini belirlemiş. İnsanoğlu daha
kolay iletişim sağladığı köpeği evcilleştirerek, dost edinmeyi tercih etmiş.
Haber bu kadar.
“Peki siz köpek mi olmak
isterdiniz, kurt mu? İnsanla dost olup birlikte yaşamayı mı yeğlerdiniz,
dağlarda vahşi kalmayı mı?” sorusu bir yana...
Soruyorum:
(Teşbihte hata olmaz, köpekle
kurt benzetmesini unutun!)
Siz, insanları görenlerden
misiniz?
Not-1 : Yukarıdaki yazının
‘insanları görmek’ ile ilgili kısmı, 12.05.2003’te Hürriyet’in internet
sitesinde yayımlanan ‘Kurtla köpek ve medeniyet farkı’ başlıklı yazıdır.
Not-2: 4 kalemden ‘sevmek’ ve
‘öğrenmek’ için yerimiz kalmadı. Olsun. Zaten umudumuz da kalmadı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder