14 Mart 2014 Cuma

Yalakalık edende mi ettirende mi? ‘

Yalaka’ kelimesini Türk Dil Kurumu Dalkavuk, arsız, sırnaşık diye tarif ediyor.
TDK’nın böyle, bir kelimeyi başka bir kelimeyle izah etmek gibi bir kötü alışkanlığı vardır. Bari ‘dalkavuk’ ne demekmiş, ona bakalım.
“Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, huluskâr, yağcı, yalaka, yağdanlık, yalpak, yaltak, yaltakçı, kemik yalayıcı, çanak yalayıcı”.
Amcamın dilinin ucuna kadar gelmiş de, yalakanın ne yaladığını söyleyememiş…
*
Hepimiz, şu veya bu şekilde, şu veya bu oranda dalkavuğuz.
Her insan kendinin dalkavuğudur bir defa; istediği kadar gerçekçi ve kendine karşı dürüst olsun…
Bunun ötesinde çoğumuz ‘beyaz’ yalakalıklarla yetiniriz. Ama kimimiz de bunu bir ‘kariyer planı’ hatta ‘hayat tarzı’ olarak benimseriz.
Psikologlar, patrona yapılan ciciliğin, dozunda kalmak şartıyla normal ve sağlıklı olduğunu düşünüyorlar. Tabiatta dominant / çalışma hayatında hiyerarşik olarak üstte olanla iyi geçinmek içimize işlemiş.
(İnatla bunun tersini yapan bazı psiko’lar da vardır, ama bu bir köşe yazısı otobiyografi değil.)
Ayrıca, diyor bir uzman (1) özel hayatla çalışma hayatı arasındaki sınır giderek ortadan kalktığından, patron dahil insanlarla (patron da bir insan haliyle) daha yakın ilişki kurmak eğilimindeyiz.
Ancak genellikle işi ‘yalakalık’ düzeyine getirenlerin hesabı başka.
Bunlar, ‘taharet sanatını’ iştahla ve ihtirasla icra ederler.
*
Her şeyi çocuklukta yaşanan travmalara açıklayan psikanalizciler bunu da narsisizme (özseverlik) bağlıyorlar:
Çocukken ana babasından yeteri kadar şefkat görmeyen, ya da tam tersi ‘sen dünya güzelisin, sen herkesten akıllısın’ diye zıvanadan çıkarılan insanlardır.
Bunlar, yetişkin insan olduklarında hep en beğenilen, en iyi olmak isterler; en küçük bir rekabete bile tahammül edemezler. (Bunlar, ilkokulda öğretmenin gözüne girmek için en önde oturup sürekli parmak kaldıranlardır.)
Eniştemin tabiriyle ‘birisi’ olabilmek için öne çıkmak, beğenilmek, makam ve unvana ihtiyaçları vardır. Bunun için her türlü yalakalığı hatta alçaklığı yapabilirler.
Bir diğer yalaka tipi, kifayetsiz olduğunu bildiğinden, yerini korumak, yükselmek için yöneticinin himmetine muhtaç olanlardır. Onun için bunların dini imanı patrondur. Bunlar, üstüne düşmeyen işlere dalar, kraldan fazla kralcıdır, manipülatördür, yalancıdır, ikiyüzlüdür.
Ama yalakanın var olabilmesi ve sonuç alabilmesi için, yöneticinin oyununa gelmesi şarttır.
Yöneticinin etrafına yanlış ve zararlı insanları toplamasını ‘insan acemiliği’ ile bir yere kadar izah edebilirsiniz.
Klinik psikolog ve ‘İşinde kendini iyi hissetmek, niye olmasın?’ adlı kitabın yazarı Yvonne Poncet-Bonissol, “Kimi yöneticiler yalakalığa çanak tutarlar” diyor. “Bunlar iktidarı severler, epey özseverdirler. Psikolojik olarak kaygılı insanlardır. Ve maiyetlerinden bu kaygılarını azaltmasını beklerler. Bu yüzden etraflarında dalkavukları toplarlar.
Psikanalist Martine Teillac ise “Ancak yalakalık her zaman işe yaramaz” diyor. “Liderler, yalakaların manipülasyonuna itibar etmezler, oyuna gelmezler. Lider yapıda insanların kendine güveni vardır ve pohpohlanmaya ihtiyaç duymazlar.
Hasılı…
Bir Arap atasözünün dediği gibi “Öyle yalanlar vardır ki, dinleyen kulak söyleyen dudaktan daha kabahatlidir.” (2)
Ve, Serdar atamızın her zaman söylediği gibi, “Yöneticiyi tanımak istiyorsan, kimlerle çalıştığına bak!” (3)

(1) Femme Actuelle, 16.12.2013
(2) Bakınız : (Serdar’ın yazısı) Söyleyen dudak, dinleyen kulak 12.08.2012
(3) Bakınız: (Serdar’ın yazısı) İkinci adam kim? 15.11.2009
Hürriyet-İK, 16.03.2014






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder