Türkiye’de en bol ve
en değersiz ‘kaynak’ olan ‘insan’larımız yerin yüzlerce metre
derininde kapana kısılıp öldüler.
Yavaş yavaş, ölümü
göre göre...
Bugün Hürriyet İK’nın manşetinde bir kez daha
‘iş cinayetleri’ konusunu ele aldık.
Bir kez daha diyorum
çünkü bu, sık sık işlediğimiz, ısrarla üstüne gittiğimiz, ama Hürriyet İK’nın kamuoyu oluşturma gücüne
rağmen sonuç alamadığımız bir konu. Ne yazık ki.
İşçi ölümlerinde
Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olduğumuz söyleniyor.
Şüpheniz olmasın,
skorumuz bundan da iyidir. Çünkü çoğu patronun gerçekleri sakladığından,
devletin cinayetleri örtbas ettiğinden kimsenin şüphesi yok.
Son olarak Soma’daki o
madende kaç kişinin öldüğünü, bunların kaçının sigortasız, kaçının çocuk
olduğunu asla öğrenemeyeceğiz.
Yemin billah etseler
(ve kırk yılda bir doğru da söyleseler), politikacıların, Çalışma Bakanlığı ve
Enerji Bakanlığı müfettişlerinin, savcıların, bilirkişilerin şirketi aklayan
rapor ve ifadelerine haklı olarak güvenmeyeceğiz.
Ama ne gam.
Muktedirler biliyorlar ki, çok değil bir iki ay sonra her şeyi unutacağız.
30 Mart’ta yüzde 42 oy
verdikleri Erdoğan’a 14 Mayıs’ta istifa diye bağırıp makam aracını tekmeleyen
bağrı yanık Somalılar bile.
Şirket, rüzgarın
geçmesini bekleyecek. Her zaman olduğu gibi.
Hükümet (siyasal)
tehditle, (ekonomik) şantajla, (bir maaş ikramiye, borç erteleme vb) rüşvetle,
boş vaatlerle konuyu unutturmaya çalışacak. Her zaman olduğu gibi.
Ölen öldüğüyle,
yuvalar yıkıldığıyla kalacak. Her zaman olduğu gibi.
Çünkü duygusal
derinliği olmayan; birey haline gelememiş; hadiselerden ve tecrübelerden ders
çıkarak ve uzun vâdeli, gerçek çıkarlarını, kısa vâdeli küçük, bencil ve ilkel
menfaatlerine üstün tutacak kadar henüz gelişmemiş insanlarız.
Ve tabii, çok önemli
bir husus, çünkü daha ekmek derdindeyiz. (Bir anne, yaralı kurtulan oğlu için ‘Mecbur madene geri dönecek, kredi borcumuz
var’ diyordu.)
Hasılı Hürriyet İK olarak, ne yazık ki, daha
çoook ‘iş güvenliği – işçi ölümleri’
haberleri yaparız.
Bu son olsun diyeceğim
ama, kendim bile inanmıyorum.
*
Ölürken kömür karası
avcuna ‘Oğlum hakkını helal et’
yazan baba;
Nefesi tükenirken
gözünün önüne sevdicazı gelen delikanlı;
Okul masraflarına
katkı yapmak için madene inen 19 yaşındaki Cemal;
Cesetleri birbirine
sarılı bulunan baba-oğul;
Ölürken öldüğüne
değil, geride bıraktıkları için ağlayan emekçiler;
Çamurlu toprağa
yanyana çömelmiş, madenin kara gırtlağına anlamsız gözlerle bakan evlat öksüzü
yaşlı ana-babalar;
‘Başbakan’a feryat edecektim ama kocamın cenazesini vermez diye korktum’
diyen acılı kadın;
Gencecik yaşta dul ve
çaresiz kalanlar, geleceği kararan çocuklar
Ve yarın, 40 lira
yevmiye için o mezara geri dönecek olanlar...
Sizi bu sistemden,
sizi menfaat çetelerinden, sizi aç sırtlanlardan, gözü doymaz akbabalardan, leş
yiyicilerden kurtaramadık, affedin bizi !
Affedin bizi…
Hürriyet-İK, 18.05.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder