Ben
öyle koskoca evrenin bizim için yaratıldığını iddia eden insan-merkezci
megalo-dogmalara değil;
ve
hatta, “türler, insan denilen mükemmel varlığa erişmek için evrim geçirir”
(Lamarck) türünden yobazlık korkusuyla sarf edilmiş çevir-kazı-yanmasın
türünden beyanlara değil;
aksine,
insanın ‘bir evrim kazası’ olduğuna inananlardanım.
Hatta,
daha açık söyleyeyim:
İnsanın,
tabiatın ‘kanseri’ olduğununu bile düşünmeye başladım. (Son yüzyılda
dünyaya verdiği tahribata bakarsanız bana hak vereceksiniz.)
Muhtemelen
bir gün, bir şekilde, bir veya birçok sebepten bir genetik ‘arıza’
meydana gelmiş ve atamız maymun, insana doğru evrimleşmeye başlamış.
Tabii
evrim teorisyenleri (bildiğim kadarıyla) kaza-rastlantı-arıza gibi kelimeler
kullanmazlar.
Çünkü
evrimin kendine özgü (ve ayrıca çok da sağlam) bir ‘mantığı’ vardır.
Yani bir anlamda evrim süreci de başlı başına bir ‘zekâ’ (intelligence)
olarak kabul edilebilir.
*
Yazının
daha bu noktasında, henüz evrimleşmeye başlamamış, yahut evrimleşmesi
tamamlanmamış, ya da evrim süreci yanlış yola saptığı için zekâsı bana hakaret
etmek için seçtiği iki ayaklı kadar da gelişmemiş olan (ama demokrasi
cilvesiyle seçimlerde benim gibi bir oya sahip) ve bana ‘demek ki senin
ananı maymunlar becermiş’ kalitesinde laf sokuşturmaya hazırlanan
insanımsılar (*) olacaktır.
Bunlar,
bu yazıları artık ne yazık ki okuyamayacak bir amcamın ifadesiyle, ‘cartımı
yesinler!’
(Yukarıdaki
paragrafı, bundan sonra yazacaklarımın anlaşılmaması, daha doğrusu yanlış
anlaşılması ihtimalini bertaraf etmek için yazdım. Uğraşamayacağım. Cartımla
doymayıp, ellerindeki Hürriyet İK’yı da yiyerekten ağaçlarına
dönmüşlerdir diye umuyorum.)
*
2003’te
insan genomunun, 2005’te şempanze genomunun DNA dizinlenmesi tamamlandı. Ve
insan ile şempanze genlerinin % 99 küsur oranında ortak olduğu açıklanınca,
haliyle çok geyik çevrildi.
Bu
fark nedir, ne demektir, bilmiyorum. Ama en yakın akrabalarımıza bakınca
(Muhittin abim, sen üstüne alma gözünü seveyim!) bu % 1’i bile bulmayan farkın
yarattığı fark, gerçekten muhteşem.
İnsanın
atasıyla en yakın maymun arasında 6 milyon yıl önce meydana gelen evrimsel
ayrışmadan beri gelebildiği son nokta, meyveyi düşürmek için elindeki sopayı
ağacın dalına vurmaktan ibaret olan hayvanla (ki kimilerine göre bu bile müthiş
bir gelişmedir)
yahut
eline tutuşturulan sopayla Ali İsmail’i vura vura öldüren hayvanla (ki
kimilerine göre bu bir kahramanlık destanıdır)
DNA’yı
keşfeden Watson ile Crick’in, Amadeus Mozart’ın, talihsiz Alan Turing’in,
Leonardo da Vinci’nin, yahut ne bileyim Dante Alighieri’nin genlerinin % 99 ve
saire oranında aynı olduğunu düşünence…
haliyle
insan, ‘ne % 1’miş be kardeşim’ demekten kendini alamıyor, magazinci
ifadesiyle.
Ne
oldu da insan zekası en yakın türlere bu kadar büyük fark atabildi? (Yahu
senden bahsetmiyorum canım abim!)
*
Genetik
uzmanları, evrim sürecinde insanda kimi yeni ve insana has genlerin ortaya
çıktığını ve bunların yeni fonksyonlar yüklendiklerini söylüyorlar. (Hakan,
Aksel ve diğer nörolog dostlarım beni affetsinler!)
Bu
yeni genlerden biri, mesela, insan beyninin prefrontal neokorteks bölgesindeki
sinir bağlarının çoğalmasına sebep olmuş; sinir bağlarının üzerindeki ‘bağlantı
noktalarının’ sayısı birden bire artmış.
Ve
böylece (bilgisayar kullananların anlayacağı dilden söylemek gerekirse) beynin
kapasitesi ve işlem hızı olağanüstü gelişmiş.
Bu
değişimin 2,5 milyon yıl önceye, yani homo sapiens’in ortaya çıkışına
(ve beyninin korteks bölgesinin hızla gelişmesine) denk gelmesi de bilim
insanlarını çok heyecanlandırıyormuş.
İnsan
beyninin en önemli (ayırıcı) özelliği, nöronların üzerindeki ‘dendritik dal’
(dendritic spine) denilen bu ‘bağlantı noktaları’nın sayısı.
Söz
konusu gen, denek farelere aşılanınca, hayvanların beynindeki nöronların da,
insan beyni gibi, bağlantı sayılarının arttığı gözlemlenmiş.
“Bağlantı
noktalarının çoğalması, fareleri daha zeki hale getirebilir mi?”
Laboratuvar
çalışmaları sürüyor. Bu sorunun cevabı çok önemli, hayatî; çünkü cevap ‘evet’
olursa, bu, diğer canlılarla birlikte insanın da beyin kapasitesinin (genetik
sayesinde) geliştirilebileceği anlamına gelebilir.
Yani
‘dendritik dal’ belki bizim ‘dandik dallamalar’ için bile bir
umut olabilir.
Seçimlere
yetişmez. Ama olsun!
(*) İnsanımsı
(humanoid) : İngilizce ‘human’ (insan) ile Yunancada ‘gibi’ anlamına gelen ‘-
oid’ son-takısından üretilmiştir. Görünüş olarak ‘insana benzeyen’ türler için
kullanılır ki, bana hâlâ küfretmekte olanlar da şeklen insan sanılabilirler.
Memelidirler; iki kolları, boş da olsa bir kafaları, iki ayakları vardır falan.
Hürriyet-İK, 08.06.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder