“Lisenin
son günlerini hatırlıyorum. İdealist, çalışkan bir öğrenciydim. Elimle koymuş
gibi buldum tıp fakültesinin yolunu. Çok güzel, çok akıllı, çok nitelikliydim.
Bunlar Tanrı vergisiydi, ben üzerine sadece emeğimi koydum. 16 yıl severek,
isteyerek yaptığım cerrahlık mesleğimi bugün bırakıyorum. Hayatımı insanlığa
hizmet etmeye adamıştım. Meğer bu adanmışlık gözlerimi kör etmiş. Yaşadığım
ülkede alın teriyle, zekayla, özveriyle hiçbir yere gelinemeyeceğini artık
biliyorum. Yeryüzündeki gölgen olmayı istediğim için beni affet Tanrım, sonsuz
sabır sadece sana mahsus.”
*Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde, ‘kaliteli-yetenekli insan’ zaten az çıkıyor.
(Doktor
yahut biyolog değilim, onun için bilemem, ama ana-çocuk sağlığı, beslenme
yetersizliği ve hataları, ana-babanın eğitimsizliği gibi etkenler mutlaka
zihinsel ve bedensel gelişmeye darbe vuruyordur. Manzara da öyle gösteriyor.)
Kaliteli-yetenekli dedim. Yetenek de tek
başına yeterli değil. Yetenekli insanın ‘dürüst’
olması da gerekir:
Herkese ve asıl kendine karşı dürüstlük;
adalet, nasafet, ar, namus, çıkar düşünmeme, haddini bilme…
Yetenekli ama ahlâksız insan, topluma (ve
konu şirket olursa çalıştığı şirkete) yeteneksiz insandan daha çok zarar verir.
Şimdi bana örnek verdirmeyin, ayıp olur.
Kaliteli-yetenekli ve kendine / ailesine /
çevresine / topluma faydalı insan, çok daha az.
(Zaten
zayıf ve yetersiz olan insan malzemesinin üstüne, bir de çarpık ve çağdışı bir
eğitim sistemi koyun. İnancı; eğitime, öğretime, bilgiye üstün tutan ve hâkim
kılmaya çalışan bir zihniyet, fıtraten Millî Eğitim’e düşmandır. Tutuculuğu
aşıp gericiliğe dönüşen ilkel toplumsal değer hükümlerini; cehaleti marifet
haline getiren arsız kültürsüzleştirme politikalarını da ekleyin. Böyle olur.)
Peki biz, yetenekli insanımız az, olana da
sahip olamıyoruz diye çırpınacağımıza ne yapıyoruz?
Aldığımız bütün bu yetenek-karşıtı
önlemlerle yetinmiyoruz, bir avuç yetenekli-dürüst insanı ya hapse attırıyoruz,
ya işinden attırıyoruz.
Yerine, kafa yapısı bize benziyor diye,
aynı avuçtan beslendik ya da aynı kaba yapıyoruz diye, bir takım yeteneksiz
yalakaları baş tacı ediyoruz.
Sonra da…“Yeteneklerimizi niye kaçırıyoruz? Türkiye’deki kaliteli insanlar nereye gitti? diye hayret ediyoruz!” diyesi oldum ama, saçma.
Biz bu sorunun cevabını biliyoruz.
Yapanlar da zaten bunu bilinçli yapıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder