5 Temmuz 2015 Pazar

Fizik değil metafizik


Joseph A. Schumpeter bizde pek tanınmaz. En azından bir Adam Smith, bir David Ricardo yahut John Maynard Keynes kadar bilinmez.


(Bu arada günümüzün kalitesini ve seviyesini hatırlatmak için söylüyorum : Google’da Ricardo diye ararsanız sadece Ricardo Caresma adında bir topçu çıkıyor. Smith diye ararsanız bir tabanca markası. Bir tek Keynes kurtarıyor durumu, o da aynı adı taşıyan bir ‘reality show ünlüsü’ çıkana kadar…)
*
Schumpeter (1883-1950) biraz gürültüye gitse de, 20.yy’ın en önemli ekonomistlerinden biridir. Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi adlı temel eserinde ‘yaratıcı yıkım’ (creative destruction) diye bir kavramdan söz eder.

Yeni girişim(ci)ler ve inovasyon sayesinde kapitalist sistemin sürekli bir devrim ve değişim yaşadığını; yeni üretim faktörlerinin eski faktörleri yok ettiğini ve yerine yenilerini yarattığını söyler.
Bu ‘yaratıcı yıkım gelişimi’ kapitalizmin esas temelidir; ister istemez her kapitalist teşebbüs er veya geç bu gelişime ayak uydurmak zorundadır…” der.

Bu teoriye göre, yenilik yapmayan, yenilikçi olmayan, olamayan şirketler ve ekonomiler rekabet gücünü kaybeder.
Kimi yöneticilerimiz Schumpeter’in bu teorisinin ruhuna nüfûz edememiş, lafzına takılıp kalmışlardır. ‘Yaratıcı yıkım’ lafını yanlış anlamışlardır, ‘yıkım konusunda yaratıcı olmak’ gerekir zannetmektedirler. Bütün becerilerini bu yönde kullanırlar.

*
Geçenlerde Fransa’da bir kitap yayımlandı. Adı Yaratıcı Yıkım’ın Eleştirisi - Üretim ve Hümanizm şeklinde çevrilebilir.

Filozof Pierre Caye, günümüzde geldiği noktada kapitalizmin artık freninin tutmadığını, karşısında dengeleyecek bir gücün, muhalifinin kalmadığını ve bu yüzden kapitalist sürecin artık yerine koymadan yıktığını, tek yönlü yıkıma sebep olduğunu vurguluyor ve şu tezi savunuyor:
Günümüzde direniş (karşı koyuş, isyan) artık fizik değil, metafizik olmak zorunda.
(Aslında çalışma hayatında direniş, karşı koyuş, isyan bal gibi ‘fizik’ de olabilir de, olmuyor işte… Yoksa insanın içinden, birilerine bir kafa atmak gelmiyor değil…)

Gerçekten, bu çok doğru bir tespit.
Durup düşünmek zamanıdır…

Artık çalışma hakkının, ücretin, çalışma şartlarının ötesine geçip ‘Neden çalışıyoruz?’ sualine yeni ve çağdaş bir cevap aramalıyız.
Bu (‘yaşamsal’dan öte) ‘varoluşsal’ soruya vereceğimiz cevap, sırayı ‘Nasıl çalışmak istiyoruz?’ sorusuna getirecek ve yeni beklenti ve taleplerimizi şekillendirecek.

Bunu yaparken de, fizik değil metafizik direniş için, ‘Gezi ruhu’nu hayatın her anına yaymalıyız.
Bunu size 25 yılı ücretli, 40 yıldır çalışan bir ‘Vedat’ olarak söylüyorum.

Hangi Vedat mı?
Açık tribünden Davulcu Vedat!

Hürriyet-İK, 05.07.2015




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder