Joseph A. Schumpeter bizde pek tanınmaz. En azından bir Adam Smith, bir David Ricardo yahut John Maynard Keynes kadar bilinmez.
(Bu arada günümüzün kalitesini ve seviyesini hatırlatmak
için söylüyorum : Google’da Ricardo diye ararsanız sadece Ricardo Caresma
adında bir topçu çıkıyor. Smith diye ararsanız bir tabanca markası. Bir tek
Keynes kurtarıyor durumu, o da aynı adı taşıyan bir ‘reality show ünlüsü’
çıkana kadar…)
*Schumpeter (1883-1950) biraz gürültüye gitse de, 20.yy’ın en önemli ekonomistlerinden biridir. Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi adlı temel eserinde ‘yaratıcı yıkım’ (creative destruction) diye bir kavramdan söz eder.
Yeni girişim(ci)ler ve inovasyon sayesinde kapitalist
sistemin sürekli bir devrim ve değişim yaşadığını; yeni üretim faktörlerinin
eski faktörleri yok ettiğini ve yerine yenilerini yarattığını söyler.
“Bu ‘yaratıcı yıkım gelişimi’ kapitalizmin esas
temelidir; ister istemez her kapitalist teşebbüs er veya geç bu gelişime ayak
uydurmak zorundadır…” der.
Bu teoriye göre, yenilik yapmayan, yenilikçi olmayan,
olamayan şirketler ve ekonomiler rekabet gücünü kaybeder.
Kimi yöneticilerimiz Schumpeter’in bu teorisinin ruhuna
nüfûz edememiş, lafzına takılıp kalmışlardır. ‘Yaratıcı yıkım’ lafını
yanlış anlamışlardır, ‘yıkım konusunda yaratıcı olmak’ gerekir
zannetmektedirler. Bütün becerilerini bu yönde kullanırlar.
*
Geçenlerde Fransa’da bir kitap yayımlandı. Adı Yaratıcı
Yıkım’ın Eleştirisi - Üretim ve Hümanizm şeklinde çevrilebilir.
Filozof Pierre Caye, günümüzde geldiği noktada
kapitalizmin artık freninin tutmadığını, karşısında dengeleyecek bir gücün,
muhalifinin kalmadığını ve bu yüzden kapitalist sürecin artık yerine koymadan
yıktığını, tek yönlü yıkıma sebep olduğunu vurguluyor ve şu tezi savunuyor:
“Günümüzde direniş (karşı koyuş, isyan) artık
fizik değil, metafizik olmak zorunda.”(Aslında çalışma hayatında direniş, karşı koyuş, isyan bal gibi ‘fizik’ de olabilir de, olmuyor işte… Yoksa insanın içinden, birilerine bir kafa atmak gelmiyor değil…)
Gerçekten, bu çok doğru bir tespit.
Durup düşünmek zamanıdır…
Artık çalışma hakkının, ücretin, çalışma şartlarının ötesine
geçip ‘Neden çalışıyoruz?’ sualine yeni ve çağdaş bir cevap aramalıyız.
Bu (‘yaşamsal’dan öte) ‘varoluşsal’ soruya
vereceğimiz cevap, sırayı ‘Nasıl çalışmak istiyoruz?’ sorusuna getirecek
ve yeni beklenti ve taleplerimizi şekillendirecek.
Bunu yaparken de, fizik değil metafizik direniş için, ‘Gezi
ruhu’nu hayatın her anına yaymalıyız.
Bunu size 25 yılı ücretli, 40 yıldır çalışan bir ‘Vedat’
olarak söylüyorum.
Hangi Vedat mı?
Açık tribünden Davulcu Vedat!Hürriyet-İK, 05.07.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder