ABD’nin din ile ilişkisi çok farklıdır. Okullarda genellikle, bizim ‘Türküm, doğruyum’ misali, bayrak törenlerinde bayrağa ve temsil ettiği Cumhuriyet ile ‘Tanrı’nın buyruğu altında, bölünmez millete’ bağlılık yemini edilir. ABD seküler bir devlet değildir. Toplum, Avrupa kıtasından çok farklı bir şekilde, iliklerine kadar dindardır. Keza, Amerikan dolarının üzerindeki ‘In God We Trust’ (Tanrı’ya güveniyoruz) sloganı da çok geyiğe konu olmuştur.
*
İncil’de “Kimse iki efendiye birden kulluk
edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya birine bağlanıp öbürünü hor
görür. Hem Tanrı’ya hem Mammon’a kulluk edemezsiniz” denmiştir. (Matta
6:24 – Luka 12:33-36)
Mammon, Aramice’de ‘zengin’ anlamına gelir. Maddî
varlık, zenginlik, mal edinme hırsı anlamında kullanılır, bir kötü tanrı
şeklinde remzedilir.
Amerikalılar ellerinden ve dillerinden
düşürmedikleri İncil’in her kelimesine inanırlar da, nedense bu âyeti
yalanlamak için her şeyi yaparlar. (Örnek: Koyu bir baptist-protestan olan
J.D. Rockefeller, Tanrı’nın sevgili kullarına ‘bu dünyada’ para kazanmalarını
emrettiğine inanırdı. Belki de hem Lord’una hem Mammon’une tapışını böyle izaha
çalışırdı.)
Ekonomist Max
Weber, Kalvinist inanç ve ahlâk anlayışıyla ‘kapitalizmin ruhu’nun
son derece uyumlu olduğunu, bunun da ABD’nin ekonomik mucizesini yarattığını
söyler.
*Geçenlerde ABD’de çıkan bir kitap, bu konuya farklı bir bakış getiriyor. Tarihçi Kevin Kruse’un One Nation under God (nasıl diyelim, ‘Tanrı’nun buyruğu altındaki ulus’) adlı kitabının alt başlığı How Corporate America Invented Christian America (‘Amerikan iş dünyası Hıristiyan Amerika’yı nasıl yarattı’) diyor.
Kitap bu konuda ahkâm kesenlerin (ve deli
saçması komplo teorileri uyduranların) bilmediği şeyler anlatıyor.
Mesela bağlılık törenindeki ‘One Nation Under
God’ ve doların üstündeki ‘In God We Trust’ ibarelerinin 1950’lerde
ortaya çıktığını ben bilmiyordum. Stanford tarih hocası Prof. Jean-Pierre
Dupuy (*) 1930’lu yıllarda Amerikan işadamlarının Franklin Roosevelt’in ‘devletçilik’
olarak algıladıkları New Deal politikasına savaş açtıklarını; binlerce
gerici papaz tutup, kiliselerde ‘Hıristiyanlık da kapitalizm de aynı
değerleri savunur, ikisi de bireyleri erdemleri ve maddî başarıları oranında
mükafatlandırır’ savını halka aşıladıklarını anlatıyor. Bu Kilise-iş
dünyası işbirliği sayesinde başkan seçilen Cumhuriyetçi Dwight Eisenhover’in
(toplumsal hayatta ve ekonomide) Tanrı’yı referans gösteren bu iki sloganı
yasalaştırdığını, Amerikan toplumunun din ve para sayesinde var olduğuna
inandırıldığını anlatıyor.
Gene Dupuy’den öğreniyoruz ki, ABD’de
muhafazakar sağın ve ‘yeşil sermaye’nin baskısıyla (ne var? onlarınki de
yeşil, dolar yeşili) federal devletler tek tek ‘din özgürlüğünün
restorasyonu’ diye yutturulan bir kanun çıkarıyorlarmış. Bu mevzuat ‘din
özgürlüğü’ kavramını ticarete de yayıyormuş. Ve bunun, 2016 seçimlerinde
çok tartışılacağı söyleniyor. Çünkü ‘ticareti de kapsayan din özgürlüğü’
tutucu çevrelerce başka dinden olanlara ve
eşcinsellere ‘dinî inancıma aykırı’ gerekçesiyle mal ve hizmet
satmama bahanesi olacaktır, diye korkuluyor.
Bu kanun Ekim 2014’te Indiana Eyaleti’nde kabul
edilerek yürürlüğe girmiş. Ancak dinci muhafazakarlar beklemedikleri bir
tepkiyle karşılaşmışlar: Büyük sermaye ‘bu kanunu tanımıyoruz, Indiana’yı
boykot ederiz’ diye tehdit etmiş. Yani ABD’de din ile kapitalizm arasındaki
‘mutlu birlikteliğe’ ilk kez gölge düşmüş, Amerikan toplumunun ‘iki
temel direği ve varlık sebebi’ din ile dolar karşı karşıya gelmiş. 2016’da
adayların din ile sermaye, yani tutucu seçmenleriyle para babaları arasında
kalacakları söyleniyor.
Peki bu ‘gerici ve ayrımcı’ yasayı
protesto eden şirketler, patronlar kimlermiş?
Başta Apple, Silicon Valley’nin genç devleri!
Eeee, dünya değişiyor, bu genç tröstlerin
patronları gibi, müşterileri de dünyanın her yanındaki her dinden, her renkten,
her ırktan gençler...
*Peki bunları size niye anlattım?
Okuduklarım ve öğrendiklerim ilginç geldi. Ama
asıl, ekonomi tarihçileri belki (artık tarafsız bir gözle) Türkiye için benzer
bir araştırma yaparlar diye umuyorum.
1950’lerde, DP iktidarında flörte başlayan,
1960-70’lerde AP iktidarlarında söz kesen, 1980’lerde ANAP iktidarında
nişanlanan ve nihayet 2000’lerde AKP iktidarında imam nikahı kılan din ile paranın
bizdeki ilişkilerini birileri bize
anlatır diye…
Bir dönüm noktasındayız, bazı şeyleri duymak,
öğrenmek faydalı olabilir. Özellikle şu ‘Hem
Tanrı’ya hem Mammon’a kulluk etme’ meselesi. (Dikkat edin bakın, ‘Mammon’a kulluk etmek için Tanrı’yı
kullanmak’ demedim!)
(*) Le Monde, 24.04.2015
Hürriyet-İK, 14.06.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder