20 Eylül 2015 Pazar

Yükselmek için illa ‘kötü’ mü olmak lazım?


Kötü yola düşmeden evvel, 1980’lerin başında küçük bir tüccardım.
Anadol kamyonetimin direksiyonuna oturur, o bakkal senin bu market benim mal satardım. Bebek, Etiler gibi daha o zaman da ‘elit’ semtler olsun; Kuştepe, Cendere gibi o dönemde izi yolu olmayan gecekondu mahalleleri olsun, haftanın 4-5 günü servise çıkardık.
Utanarak itiraf ediyorum ki, edepsiz yahut en azından pimpirikli müşteriye gösterdiğimiz itinayı, efendi ve sessiz esnafa göstermezdik. Adam gibi ödeme yapmaları kaydıyla elbette (ödemeyi kasıtlı geciktiren, çok uzun vâdeli çek veren, hele hele çekini vâdesinde ödemeyenlere haliyle ‘özel muamele’ çekerdik), çekindiğimiz müşteriye verdiğimiz mala daha bir dikkat ederdik.
Ayıp tabii, biliyorum. (Gerçi bir yere kadar mazeretimiz vardı, çok zor bir mal satıyorduk.) Ama insanoğlu böyledir işte... alçaktır.
*
Konuya çok ‘kelalâka’ bir yerden girdim, onun için bağlamaya çalışmayacağım.
Minnesota Üniversitesi’nde bir araştırma yapılmış.
Özetle: İşverenin bir adayı tercih etmesinde etkili olan kişilik özellikleri ve sosyal yeterlikler (yetenekler) hangileridir?
Araştırma sonuçlarına göre, 2 özellik öne çıkıyormuş (tam karşılığını bulamadığım için araştırmadaki İngilizce ifadeyi kullanıp izaha çalışacağım, sorry) :
1. Agreeableness (işbirliğine eğilimli, esnek, hoşgörülü ve anlayışlı diye izah ediyorlar)
2. Conscientiousness  (işini ciddiye alan, yaptığı işe özenen...)
İşveren (daha doğrusu işe alım yapan vekili) adaylarda öncelikle bu 2 özelliği arıyormuş.
Aynı ekip, ‘çalışanların başarısını etkileyen özellikler hangileridir?’ sorusuna da cevap aramış.
Sonuç aynı : Geçimli olmak (bu tabii işveren açısından biraz ‘kullanışlı olmak’ anlamına da geliyor) + işini iyi yapmak (iki meziyet üst üste gelince ben bunu ‘işveren söylediği işi iyi yapan adamı seviyor’ diye okuyorum, ama neyse).
*
Ancaaak...
Haliyle, başka sonuçlar veren başta araştırmalar da var.
Notre-Dame, Cornell ve Western Ontario Üniversiteleri’ne bağlı uzmanların yaptığı bir araştırmaya göre, sıkı durun, işverenler ‘agreeable’ çalışanlara ‘disagreeable’ çalışanlardan daha düşük ücret veriyormuş.
(Bu sonuç ‘muhtemelen güzel huylu çalışanlar sorumluluk isteyen görevlere daha az talip oluyorlar’ diye yorumlanıyor. Aynı araştırmaya göre biz yöneticiler de ‘agreeable’ çalışanlarımızı terfi ettirmeye sıcak bakmıyormuşuz.)
Truity Psychometrics çalışmaları da benzer sonuçlar veriyormuş. ‘Beraber çalışması keyifli’ ve ‘dostane’ insanlar (sadece analitik ve lojik davrananlara nazaran) daha küçük ekipleri yönetiyorlarmış.
Dr. Brian Little “Birlikte çalışması keyifli insanlarla çalışmaktan zevk alıyoruz ama, bu onları terfi ettirdiğimiz anlamına gelmiyor” diyor. (*)
Demek ki, iyi huy / dostane tavır tepe yönetici olmak için gerekli değil.
Hatta belki de (işin tabiatı gereği) sakıncalı.
Olabilir de, çünkü binlerce çalışanı olan bir şirketi yönetiyorsanız, analitik düşünmek ve duygusal davranmamak zorundasınız.
Jedi olamasanız da, ‘Gücün karanlık tarafı’na geçmeyin, yeter...

(*) Kaynak: Shana Lebowitz’in bir makalesi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder