4 Ekim 2015 Pazar

Ücretli çalışma düzeni sonrasına hazır mısınız?

Raymond Soubie insan kaynakları yönetimi ve sosyal politikalar uzmanı bir Fransız. Şirket yöneticiliği yani saha tecrübesi de var. Sağcı ama kaliteli ve bilgili bir insan. Kariyerinde belki de tek kötü not, bir aralar Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin danışmanlığını yapmış olması.
Geçen hafta, Le Figaro gazetesinde Souie ile yapılan bir röportaj okudum. (26-27 Eylül 2015)
Özetle, tabii Fransa ekonomisine bakarak, şöyle diyordu:
• Fransa ekonomisi artık ‘hizmet sektörü’ ağırlıklı. Hizmet sektörü şirketleri, esneklik aradıkları için (size sağcı dedim ya!) taşeron kullanmayı tercih ediyor.  Bu arada devlet de küçük-büyük girişimciliği destekliyor. Yani ‘ücretli çalışma düzeni’ yerini yavaş yavaş farklı bir sisteme bırakıyor.
• Ücretli çalışmanın tarihi çok eski değil. 19.yy’ın başında, yapılan işlerin küçük parçalara ayrılması ve otomasyon ile ortaya çıkan bir sistem. Bundan önce ekonomik sistem bağımsız işgücüne dayanıyordu. Sanayi devrimi çalışma hayatında (Yunan tragedyasında olduğu gibi) yer birliği (herkes aynı fabrikada, aynı büroda) + zaman birliği (herkes için aynı mesai saatleri) + eylem birliği (her ücretli katı ve hiyerarşik bir sistem altında çalışmaktadır) sistemi getirdi. Hukuk da, böyle bir sistemde, böyle bir işbölümü ile çalışanları korumak için gerekli tedbirleri aldı.
Ücretli çalışmak Y kuşağına ters geliyor...
• Bugün, dijital devrim bu düzeni sarsıyor. Artık bir bilgisayar hatta bir smartphone ile istediğiniz yerden, istediğiniz saatte işinizi yapabiliyorsunuz.
• Ücretli çalışma (düzeni) Y kuşağına ters geliyor. Katı bir hiyerarşiye ve tatsız prosedürlere boyun eğmektense, kendi işlerini kurmak veya bağımsız çalışmak istiyorlar. Ücretli çalışmanın getirdiği konfora ve güven hissine, bağımsız çalışmanın riskine rağmen.
• Bu bazen (iş bulmak giderek zorlaştığı için) bir zorunluluk, bazen bir ilave gelir elde etmek ya da, tamamen özgür olmak için, bilinçli bir tercih.
• Bu gelişmenin gideceği nokta, ‘özgür şirket modeli’. Yönetim erki, hiyerarşik ilişkiler olmayan, ücretlilerin kendi kendini yönettiği bir sistem. Ama bu tür şirketler daha (Fransa’da) istisna.
• Hukukun ve sosyal güvenlik sisteminin bu gelişmeye iyi kötü bir cevabı var ama adapte olması gerekir.
*
Raymond Soubie’nin tespitleri Türkiye için de geçerli. (Mesela geçenlerde bir araştırmadan söz ediliyordu. Türkiye’de üniversite öğrencilerinin yüzde 18’i mezun olunca kendi işini kurmayı hayal ediyormuş. Ve 50 ülke içinde en ‘girişken’ öğrenciler Türkler’miş. (*)
Türk şirketleri, İK departmanları acaba ‘ücretli çalışma düzeni sonrası’ için bir hazırlık yapıyorlar mı?
Ve Hükümet, gerekli hukukî düzenlemeyi yapmak için çalışma başlattı mı? ... diyecektim ki, gülme tuttu.
Bizde, yumurta kapıya dayanmadan, daha doğrusu iş işten geçmeden düzenleme yapılmaz.
Zaten kanun ve düzenlemeler de ‘Tamam kardeşim, bir hata varsa düzeltiriz’ titizliği ve ciddiyetinde yapılır.
Ayrıca, mesela Genel Sağlık Sigortası’nı nasıl yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarına bakıyorum da, aman Hükümet bu konuya el atmasın, bırakın dağınık kalsın...

(*) Bakınız ‘Amatör Girişgenler’ yazısı, 02.08.2009

*
* *
Not: Biliyorum, tatsız tutsuz bir yazı oldu. Nasrettin Hoca çok sıcak bir havada kan ter içinde köye doğru yürürken, tarlada yatan karpuzlar takılmış gözüne. Canı çekmiş. Sağa sola bakmış, kimsecikler yok. Girmiş tarlaya, yere çömmüş, sulu bir tane seçmek için karpuzları okkalarken... tarlanın sahibi tepesine dikilmiş.
- Hayırdır Hoca?
- Ayıptır söylemesi, büyük hacet bastırdı, şuraya çömeliverdiydim.
Adam burnuyla yerdeki koyun pisliğini göstermiş.
- İyi de hoca, bu insan dışkısı değil ki?
- Kardeşim sen de insan gibi s..maya bırakmadın ki!





























9999
Raymond Soubie insan kaynakları yönetimi ve sosyal politikalar uzmanı bir Fransız. Şirket yöneticiliği yani saha tecrübesi de var. Sağcı ama kaliteli ve bilgili bir insan. Kariyerinde belki de tek kötü not, bir aralar Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin danışmanlığını yapmış olması.
Geçen hafta, Fransız Le Figaro gazetesinde Souie ile yapılan bir röportaj okudum. (26-27 Eylül 2015)
Özetle, tabii Fransa ekonomisine bakarak, şöyle diyordu:
• Fransa ekonomisi artık ‘hizmet sektörü’ ağırlıklı. Hizmet sektörü şirketleri, esneklik aradıkları için (size sağcı dedim ya!) taşeron kullanmayı tercih ediyor.  Bu arada devlet de küçük-büyük girişimciliği destekliyor. Yani ‘ücretli çalışma düzeni’ yerini yavaş yavaş farklı bir sisteme bırakıyor.
• Ücretli çalışmanın tarihi çok eski değil. 19.yy’ın başında, yapılan işlerin küçük parçalara ayrılması ve otomasyon ile ortaya çıkan bir sistem. Bundan önce ekonomik sistem bağımsız işgücüne dayanıyordu. Sanayi devrimi çalışma hayatında (Yunan tragedyasında olduğu gibi) yer birliği (herkes aynı fabrikada, aynı büroda) + zaman birliği (herkes için aynı mesai saatleri) + eylem birliği (her ücretli katı ve hiyerarşik bir sistem altında çalışmaktadır) sistemi getirdi. Hukuk da, böyle bir sistemde, böyle bir işbölümü ile çalışanları korumak için gerekli tedbirleri aldı.
Ücretli düzen Y kuşağına ters geliyor
• Bugün, dijital devrim bu düzeni sarsıyor. Artık bir bilgisayar hatta bir smartphone ile istediğiniz yerden, istediğiniz saatte işinizi yapabiliyorsunuz.
• Ücretli çalışma (düzeni) Y kuşağına ters geliyor. Katı bir hiyerarşiye ve tatsız prosedürlere boyun eğmektense, kendi işlerini kurmak veya bağımsız çalışmak istiyorlar. Ücretli sistemin getirdiği konfora ve güven hissine, bağımsız çalışmanın riskine rağmen.
• Bu bazen (iş bulmak giderek zorlaştığı için) bir zorunluluk, bazen bir ilave gelir elde etmek ya da, tamamen özgür olmak için, bilinçli bir tercih.
• Bu gelişmenin gideceği nokta, ‘özgür şirket modeli’. Yönetim erki, hiyerarşik ilişkiler olmayan, ücretlilerin kendi kendini yönettiği bir sistem. Ama bu tür şirketler daha (Fransa’da) istisna.
• Hukukun ve sosyal güvenlik sisteminin bu gelişmeye iyi kötü bir cevabı var ama adapte olması gerekir.
*
Raymond Soubie’nin tespitleri Türkiye için de geçerli.
[Mesela geçenlerde bir araştırmadan söz ediliyordu. Türkiye’de üniversite öğrencilerinin yüzde 18’i mezun olunca kendi işini kurmayı hayal ediyormuş. Ve 50 ülke içinde en ‘girişken’ öğrenciler Türkler’miş.(*)]
Türk şirketleri, İK departmanları acaba ‘ücretli-düzen-sonrası’ için bir hazırlık yapıyorlar mı?
Ve Hükümet, gerekli hukukî düzenlemeyi yapmak için çalışma başlattı mı? ... diyecektim ki, gülme tuttu.
Bizde, yumurta kapıya dayanmadan, daha doğrusu iş işten geçmeden düzenleme yapılmaz.
Zaten kanun ve düzenlemeler de ‘Tamam kardeşim, bir hata varsa düzeltiriz’ titizliği ve ciddiyetinde yapılır.
Ayrıca, mesela Genel Sağlık Sigortası’nı nasıl yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarına bakıyorum da, aman Hükümet bu konuya el atmasın, bırakın dağınık kalsın...
(*) Bakınız ‘Amatör Girişgenler’ yazısı, 02.08.2009
Not: Biliyorum, tatsız tutsuz bir yazı oldu. Nasrettin Hoca çok sıcak bir havada kan ter içinde köye doğru yürürken, tarlada yatan karpuzlar takılmış gözüne. Canı çekmiş. Sağa sola bakmış, kimsecikler yok. Girmiş tarlaya, yere çömmüş, sulu bir tane seçmek için karpuzları okkalarken... tarlanın sahibi tepesine dikilmiş.
- Hayırdır Hoca?
- Ayıptır söylemesi, büyük hacet bastırdı, şuraya çömeliverdiydim.
Adam burnuyla yerdeki koyun pisliğini göstermiş.
- İyi de hoca, bu insan dışkısı değil ki?
- Kardeşim sen de insan gibi s..maya bırakmadın ki!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder