Kentsel dönüşüm çerçevesinde eski yapı stoku yenilenmeye başladı.
Özetle sistem şöyle işliyor:
Eski ve depreme dayanıklılığı şüpheli apartmanların sakinleri, eskiden oy birliğiyle, şimdi galiba yeterli çoğunlukla karar alarak, binayı yıkıp yeniden inşa etmek üzere bir müteahhide devrediyorlar.
Müteahhit daire sahiplerine taşınma parası ve inşaat süresi için belli bir kira bedeli ödüyor.
Sonra binayı yıkıyor, mevzuatın izin verdiği kadar kat ilave ederek ve teoride en son deprem yönetmeliğine riayet ederek yeniden inşa ediyor.
Kat sahipleri evlerini bedavaya ‘sıfırlamış’ ve güvenli hale getirmiş olarak kazançlı çıkıyorlar.
Müteahhit de fazladan inşa ettiği dairelerin satışından masraflarını çıkardığı gibi para kazanıyor.
Moda tabirle tam bir ‘kazan-kazan’ yani.
*
Peki sizce Türkiye’de işlerin böyle ‘temiz’ yürümesi, bir ‘pislik’ çıkmaması mümkün müdür?
Batacak ve batıracak müteahhitlerden söz etmiyorum. O Allah’ın emri! ‘Kentsel-dönüşümzedeler’ yakında başbakanlık önünde slogan atmaya başlar.
Kat maliklerinin ortak akılla, birlikte hareket etmelerinin zorluğundan, hatta imkansızlığından da söz etmiyorum.
(Hayatında bir kere bir apartman toplantısına katılmış herkes manzarayı tahmin edebilir: Söylenen lafı anlamayan, aynı şeyi papağan gibi tekrarlayıp duran, küçücük ve önemsiz bir menfaatine takılıp meselenin bütününü bir türlü göremeyen, herşeye ‘Sizin tuzunuz kuru; biz emekli maaşıyla geçiniyoruz...’ diye itiraz eden bir takım hanım teyzeler ve bey amcalar; ‘Niye Şaziy’anımların dairesi bizimkinden yarım metrekare büyük?’ diye olay çıkaran, ‘Hulusi Bey, siz 1978’de çatı aktarılırken karşı çıktıydınız, bu sefer de ben istemiyorum hadi bakalım!’ diye konuyla ilgisi olmayan polemikler yaratan cadalozlar; kendini uyanık zanneden, yahut evde boş boş oturan işsiz güçsüz salak oğlunun aklıyla beş kuruşluk çıkar için komşularına kazık atmaya hazır namuslular; İkitelli’de çorap imalathanesi sahibi olduğu için ‘biz-de-işadamıyız-bu-işlerden-az-buçuk-anlarız’ sanarak müteahhitle sidik yarıştırmaya kalkışanlar... Tadından yenmez vallahi!)
Diyeceğim başka...
Hep derim ya Türkiye fırsatlar ülkesidir, diye.
Elhamdülillah, bu toprakların arsızı, hırsızı, yüzsüzü, soysuzu, yolsuzu eksik olmaz, diye.
Hamuduyla götüreceği kesin iktidara yakın girişimcilerin, şeere ilk geldiklerinde inşaatlarda harç kardıkları için müteahhitlik yapmaya yeterli girişgenlerin ve tabii Allah korkusuyla haram yemeyecek belediyecilerin yanısıra, kentsel dönüşüm şimdiden akbabaları çekmeye başladı.
Fırsatçı bir kiracıyla uğraşan ev sahibi bir arkadaşım anlattı:
- Abi bir takım çakallar türedi. Bunlar, yıkılması söz konusu olan apartmanları öğreniyorlar, kiracıların kapısını çalıp ‘Sakın çıkmayın, ev sahibinden ve müteahhitten para koparalım. Yarısı senin yarısı benim...’ diyorlar. İşin üzücü yanı, bu rezillerin içinde ahlâksız bir takım avukatlar da var.
Maşallah insanımız da zaten ve fıtraten dürüst ve namuslu olduğu için...
*
Hakkınızı mahkemelerde aramaya kalksanız 2 sene, 3 sene sürüyor. Bu arada diğer kat malikleri ağlayıp duruyor.
Kiracı da bunu biliyor ve para sızdırmak için şantaj yapıyor.
Eğer ‘bacağına sıktıracak’ tıynette biri değilseniz, yapacağınız şey ‘Kefen paran olsun inşallah!’ diye sadakasını ödeyip, bu pisliği defetmek.
*
Bunu niye anlatıyorum size?
Hep olumsuz şeyler yazıyorsun, bardağın sadece boş yarısını görüyorsun diyenleri utandırmak için.
Bizim millette bu ‘yaratıcılık’, bu ‘fırsatçılık’, bu ‘girişimcilik’ varken... sırtımız yere gelmez merak etmeyin.
‘Bal tutan parmağını yalar’ yahut ‘balık baştan kokar’ gibi atasözleri boşuna çıkmamış bu topraklarda.
Not-1: Aslında bir örnek daha var dilimin ucunda, ama ne yazık ki yazmayacağıma söz vermek gafletinde bulundum. Türkiye’de olumlu bir değişiklik yapıldı diye sevinirsiniz. Kanunların verdiği bu haktan yararlanmak istersiniz. Ama çabucak fark edersiniz ki, bir takım çakallar (ki, her zaman dediğim gibi bizim memlekette içinde devlet memurlarının olmadığı hiçbir yolsuzluk ve suç çetesi yoktur) mevzuatta muhtemelen bilerek bırakılmış açıklardan istifade ederek ‘kanunun size verdiği hakkı parayla satmanın’ yolunu bulmuşlardır. Kanuni hakkınızı rüşvetle satın alırsınız...
Not-2: Tabii ki bu süreçte en zayıf halka olan kiracılar mağdur edilmemeli, aksine kiracılara ‘pozitif ayrımcılık’ yapılmalıdır. Ama Türkiye’de adaletin işlememesinin sebebiyet verdiği ‘haksızın haklıya tahakkümü’ de engellenmelidir.
Not-3: Dilimiz alışmış... Hayvan haklarının çok tartışıldığı şu günlerde sözünü ettiğim çirkefi tarif için karaladığım akbabalardan, çakallardan, kargalardan özür diliyorum. Hiçbir hayvan, hakkı olmadığını bile bile, pislik yapmak saikiyle hareket etmez.
Hürriyet-İK, 07.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder