7 Temmuz 2013 Pazar

Babam uyarmıştı ama...


Her tepe yöneticinin etrafında süratle bir ‘çete’ teşekkül eder.
Eğer tepe yönetici:
(a) ekiple çalışmayı seviyor ve becerebiliyorsa ve
(b) doğru adamı doğru yere getirip üstelik ondan azamî randıman alacağı ortamı yaratacak çapta bir yöneticiyse, bu çeteye yönetim ilminde ‘ekip’ derler ki zararsız, hatta faydalıdır.
(Tabii her birinin performansına göre değerlendirilmesi, ekibe uyamayanların ve/veya performansı düşenlerin değiştirilebilmesi şartıyla. Yoksa, kireçlenme hatta kangren kaçınılmazdır.)
Ancak, bu kalibrede yöneticilerin sayısı üçü beşi geçmez.
*
Genellikle kifayetsiz tepe yöneticiler, en iyi performansı alabildikleri yöneticileri değil, ‘rahat çalışabilecekleri’ insanları yeğlerler. (1)
Ve eğer insanları değerlendirme açısından da kabiliyetsiz iseler (ki genellikle bu iki zaaf bir arada görülür), etraflarına kaliteye, performansa ve liyakate göre değil, ‘sübjektif’ kriterlere göre seçtikleri insanları toplarlar.
Bunlar patronun bir akrabası veya köylüsü; hayır diyemedikleri birinin (başbakan, bakan, büyük bir işadamı, bir banka müdürü vesaire) telkiniyle, yahut etkisinde kaldıkları birinin (bir din adamı, bir ‘akil adam’ hatta eş, dost, metres) tavsiyesiyle işe aldıkları bir yönetici olabilir.
Ama daha yaygın olan yöntem, patronun-tepe yöneticinin arayıp tarayıp (üstelik head hunter’lara, danışmanlara avuçla dolar dökerek) yanlış adamı seçmesidir.
Çünkü kendisi doğru yerde doğru bir adam değildir.
Ve iyi İK’cılarla çalışmak ya da onların bilgisine güvenmek gibi bir alışkanlığı yoktur.
Patronun-tepe yöneticinin yakın çalışma çevresine sızmayı başarmış kifayetsiz yöneticinin bu andan itibaren tek hedefi, şeyini yani koltuğunu kollamaktır.
Bunun için patrona sadece ve sadece duymak istediklerini söyler. Doğru insanları patrondan uzaklaştırmak için elinden geleni yapar. Onun çevresinde bir ‘bürokrasi kalkanı’ oluşturur.
Patron da artık en küçük bir eleştiriye, en küçük bir dirence tahammül edemez hale gelir; gerçek dostlarını uzaklaştırır, yeni ve yanlış dostlar edinir.
Derken yavaş yavaş gerçeklerden kopar. Zaten yanlış kararlar vermeye eğilimlidir; bir de üstelik yalan ve yanlışlara dayanarak yönetmeye kalkınca, sonuç bir felaket olur.
*
Bunları size niye anlatıyorum ki?
Zaten çoğunuz bu söylediklerimi yaşayarak görüyorsunuz…
Genç bir çalışan bana (epey yaygın olan) bir sorunu aktardığı e-postasında ‘Biz nerede yanlış yaptık Serdar Bey, bize ne tavsiye edersiniz?’ diye akıl danışıyordu.
İşiniz benim aklıma kaldıysa vah vah! Benim insanlara kariyer tavsiyesinde bulunacak halim mi var!’ diye cevap verdim.
Ben burada küçük bir ekip yönetsem de gazeteciyim; tepe yönetici olmak nerde, düz ova yönetici bile değilim.
Olamam.
Olamam, çünkü ne yazının başında sözünü ettiğim gerçek tepe-yöneticilerin birlikte çalışmayı isteyecekleri bilgi ve beceriye;
ne yazının geri kalanında sözünü ettiğim kötü yöneticilere kendimi yutturacak satış ve pazarlama yeteneğine;
nihayet ne de, beni patrona zorla kabul ettirecek ayılara ve dayılara sahibim.
Heyhat!
Ama, babamın “Öyle adamların, öyle yerlere geldiğini göreceksin ki, hayret edeceksin. Buna şimdiden kendini hazırla!” (2) diye uyarmasına rağmen, 40 yıldır hâlâ, artık bugün isyan etmesem de, hayret etmeyi sürdürüyorum.

(1) Kendilerine gölge etmemesi de tepe yöneticilerin adam seçiminde önemli bir kriterdir.
(2) Bakınız Hürriyet-İK, 16.05.2010 tarihli ve Kıskançlık başlıklı yazı



Hürriyet-İK, 07.07.2013




2 yorum:

  1. Serdar Bey merhaba, yazılarınızı Türkiye'de takip ediyordum daha doğrusu pazar günleri Hürriyet Gazetesini sizi okumak için alıyordum. Şimdi de Askeri Ataşe olarak görev yaptığım Şili'den takip ediyorum. Maalesef yönetim ve organizasyon konusunda ülkemizde her açıdan yaşanan sığlık, çapsızlık, kalibresizlik artık ne dersek diyelim had safhada. Sağolsun bilim adamlarımızın ve üniversitelerimizin de pek kımıldandıkları yok. Sizin yakıcı gerçekleri çok mahirane bir üslupla anlatmaya çalışmanızı çok takdir ediyorum. Bazen olmayınca olmaz, çünkü bir vakti vardır bazı şeylerin. Yine de kendi adıma iş hayatında olan biteni harika bilgiler ve alıntılarla zenginleştirerek sunduğunuz için kendi adıma çok teşekkür etmek istiyorum. Umuyorum ki bir gün bir yel eser ve tüm ölü solukları keser. Selamlarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Sedat Bey, çok naziksiniz. Gelişme sıçrayarak olmuyor ne yazık ki, adım adım, basamak basamak... Biz daha basamakları RESMİ DEVLET RENGİ'ne boyama safhasını aşamadık...

      Sil